Haluk Nurbaki kimdir?


Haluk Nurbaki 1924 yılında, Nevşehir’in, nar kasabasında dünyayla tanıştı. İlkokul öncesi yıllarda Ahiler yurdu Hz. Hacı Bektaş-ı Veli’nin topraklarından Konya’ya, Hz. Mevlana ve Hz. Şems’in topraklarına geldi.

1931 yılında, babası Fransızca öğretmeni Edip Ali Beyin Afyon Lisesine tayin olmasıyla Afyon’a yerleşti. İlk, Orta ve Lise tahsilini burada tamamladı.

Afyonkarahisar’daki öğrencilik yılları yoğun bir manevi atmosfer içerisinde geçti.

Annesi Nevriye Hanımın Çelebiler ile olan Mesnevi Sohbetleri, babası Edip Ali Bey’in; Ayni, Mısri Sultan, Deli Bekir, Abdurrahim Karahisari gibi pek çok velinin hayatlarını anlatan eserleri Haluk Nurbaki’nin gönül dünyasındaki yapı taşlarını oluşturdu. Üniversite yıllarına kadar Hazreti Mevlâna’nın son postnişini Mehmet Arısoy dedenin ve aynı zamanda Hüseyni Şeyhi Hak Halili ve (Zehra) Bacı Sultan‘ın da himmetlerine mazhar oldu. Hazreti Mevlana’nın, 7. kuşak torunu Hazreti Mehmet Semai’nin mekânı olan, Mevlevilerce Konya Mevlevi Dergâhından sonra en önemli Mevlevihane kabul edilen Sultan Divani Mevlevihanesi‘nde ilk manevi eğitimlerini aldı.

1944 yılında Cerrahpaşa TIP fakültesine başladı

1943 yılında Cerrahpaşa TIP fakültesine başladı

Üniversite tahsiline, 1943 yılında Cerrahpaşa TIP fakültesinde başladı. Talebe yurdunda kalan Haluk Nurbaki’nin, tohumları Afyon’da atılan Fahri Kâinat aşkı onu İstanbul’da da sarmaladı.

Nuruosmaniye ve Beyazıt camilerinde hadis dersleri aldı. Şemseddin Yeşil Hazretlerinden aldığı eğitim ve himmetin yoğun etkisini üzerinde hissetti. Yine bu sıralarda Necip Fazıl ile tanıştı. Bu tanışmalar, Ehli Beyt aşkını alevlendirdiği gibi İslami mücadele inisiyatifini de güçlendirdi.

Bir röportajda, yaşamının bu dönemini şöyle ifade etmişti:


…O zaman Tıp Fakültesi’ndeydim ve mücadeleye başladım. Hemen parantez açarak anlatmak istiyorum. Yani ben İslâm mücadelesine girmeye gönülden mecburdum. Gönlüm bana başka türlü yaşama fırsatı vermiyordu. Böyle başladık ve ilk başladığımızda yayın organları, hele sözlü yayın organları İslâm adına yok gibi bir şey idi. O zaman “İslâmın Nûru” diye bir mecmua çıkıyordu, “Büyükdoğu” çıkıyordu. Bunlarda makale tarzında yazı ile başladım ve Büyükdoğu’da insan kalbinde Allah mührünün olduğu konulu yazı çıktıktan sonra hızla bu mücadelenin içerisinde daha bir ön saflarda mücadele etmek takdiri hâsıl olmuş oldu. Ve ondan sonra bildiğiniz gibi hayatımın her safhasında bir numaralı hedef İslâm ve Kur’an’a hizmet etmek oldu.


Tıp Fakültesinin son yılında bir grup 6. Sınıf öğrencisinin transfer edilmesiyle, yeni açılan (19 Ekim 1945) Ankara Tıp Fakültesi’nden 1949 yılında mezun oldu.

Büyükdoğu kurucu üyeler
Büyükdoğu kurucu üyeler

Ekim 1950 yılında, dönemin çetin şartlarına rağmen Büyükdoğu Cemiyeti’nin kuruluşunda dokuz kişiden biri olarak yer aldı. Bir süre sonra da cemiyetin genel sekreterliğine getirildi.

Dinamik bir talebelik yaşamı geçiren Haluk Nurbaki, mezuniyeti sonrasında; Kütahya, Balıkesir, Yozgat, Afyonkarahisar gibi pek çok şehrin kazalarında hükümet tabibi olarak çalıştı. Anadolu’yu adım adım halka hizmet Hakk’a hizmet düsturuyla dolaşırken, karşılaştığı pek çok mana sultanı, dervişler ve meczuplar gönül dünyasını Ehlibeytin Fahri Kâinat maverasıyla donatıyordu.


“Mürşidim…”

1954 yılında, Hükümet Tabibi olarak tayin edildiği Afyonkarahisar’ın, Sinan Paşa kasabasına geldi. Afyon Lisesi Fizik, Kimya ve Matematik derslerine girerek öğretmenlik vazifesi de üstlenmişti.

Bu dönemde, manevi silsilesi bir taraftan Bahaeddin Nakşibend Hazretlerine diğer bir yandan da Abdülkadir Geylani Hazretlerine intikal eden, “mürşidim” dediği Faik Saraç Bey‘le tanıştı. Bir ömür boyu süren dostuklarında Allah sohbetlerinin farklı boyutlarına eriştiler.

Yine bu sıralarda, Diyarbakırlı Faik Yaşar Beyefendiyle tanışarak uzun yıllar, mâna fazında süren dostluğu gönlündeki Fahri Kâinat ateşini daha da coşturdu. 

Yoğun madde ve mana ilimleri alanındaki çalışmaları 1970 yılı sonuna kadar devam Nurbaki, 1960 – 65 döneminde Afyon Milletvekilliği yapmış, 1968 yılında Radioterapi ve Radiobiyoloji ihtisasını tamamladı.

Kanser konusundaki çalışmalarını yoğunlaştırarak; Fransa, İsviçre ve İngiltere’de ilmi faaliyetlerini sürdürmüş, İlmi sahada; Radyasyon ve Miniklerin Evreni, Kanser, AIDS, İnsan ve Hayat, Kanser Bilmecesi ve Çözümü kitaplarını yayımlamıştır.


Haluk Nurbaki Vaazları

Haluk Nurbaki, mânâ kanalından aldığı gönül eğitimini pozitif bilimlere olan vukûfiyetiyle harmanlamıştı.

Dr. Haluk Nurbaki Numune Hastanesi Cami vaazı hakkında bir gazete haberi.
Dr. Haluk Nurbaki Cami vaazları hakkında bir gazete haberi.

1980 yıllarında, bir dönemin ilgi odağı olan, iman sohbetleri ve benzersiz sure yorumlarına Numune Hastahanesi camisindeki vaazlarıyla başladı. Pek çok tanınmış şahsiyetin düzenli olarak katıldığı vaazlarına, ulusal basın ilgi göstermiş, Nurbaki’nin, bilimsel yaklaşım kattığı iman yorumlarına sık sık yer vermişti. Aynı dönemde muayenehanesinde dostları ve sevenleriyle de mana sohbetlerinde bulunarak irşad vazifesini yerine getirdi.

Bu yıllarda; Gülpınar, Kriter, Zafer dergilerinde ve gazetelerde makaleleri yer alıyor, röportajlarıyla toplumsal ölçüde gönüllere ulaşıyordu.

Bu dönemde yöneltilen “İmâna ve itikada ait meseleleri, fizik kanunları ile açıklama yoluna gidiyorsunuz. Neden böyle bir uslup seçtiniz?” sorusuna:


Önce şunu söyleyeyim, zaten İslâm’ın kendisi İlmî esaslara dayanır. İslâm’ın hiçbir meselesi akıl ve ilimle çatışmaz, bilâkis ilim her zaman İslâm dinine destek olmuştur. Ben eserlerimde daima bu noktadan hareket ettim. Gelişen ilim ve teknoloji, yetişen neslin kafasında birçok soruların doğmasına sebep olmuştur. Özellikle “evrim” gibi ilim adı altında yutturulan safsatalara yine ilmi izahlarla cevap vermek ihtiyacı doğmuştu.

Geçtiğimiz asırlara baktığımızda, İslâm âlimlerinin, diğer ilimlerde de çağın gerektirdiği ölçüde ilim sahibi olduklarını görürüz. Fakat günümüzün şartları daha değişiktir. Mesela daha önce toplam üç cildlik bilgi seviyesine sığan dünya ilmi, bugün kütüphanelerden taşmaktadır. Şunu söylemeliyim: İslâm’ın kendisi ilmî bir vakıadır ve her asrın ilmi ölçüsünde anlaşılır.”Haziran, 1989


Fahr-i Kâinat aşkını ve Ehli-i Beyt sevgisini usta bir sarrafın altını işlemesi gibi gönüllere nakşetmişti. Ona lütfedilen mana ilimlerini, söze ve kaleme aktarışı o kadar ustalıklıydı ki, dinleyen bir daha dinlemek, okuyan bir daha okumak için sabırsızlanırdı. Madde ve mânâ bilimlerinin esrarlı hikmetlerini birleştiren Nurbaki, binlerce insanın hidayet vesilesi oldu.

Haluk Nurbaki, cami vaazlarında Yüce Kur’an’a yaklaşımda, benzersiz yorumlarıyla yeni bir perspektif getirmişti. Yorum serisi vaazlarını “tefsir” olarak nitelendirmemesi de çok ince, ayrı bir noktaydı.

Benzersiz sure yorumları

Cami vaazı sohbetlerinde özel bir gruplama yapmıştı:


Dr. Haluk Nurbaki cami vaazındayken bir fotoğraf.
Dr. Haluk Nurbaki cami vaazındayken bir fotoğraf.

Yüce kitabımızda üç büyük sure vardır ki; bunlar insanın zihnini meşgul eden üç konuyu anlatır.

  • Birincisi Sure-i Rahman’dır. Allah’ın yaratılıştaki bütün hikmetlerini aşağı yukarı bulmak mümkündür. Neyi niçin yarattığını, nasıl yarattığı; yıldız niye dönüyor? Güneş ne oluyor? Böcek nasıl yürüyor… Ve özellikle de “hilkati” yani yaratılışı tanımlamıştır.
  • İkinci büyük sure de Sure-i Yusuf’tur. İnsanı tanımlamıştır; insan nedir? İnsanın zayıf yanı nedir? Şaşkın yanı nedir? Güçlü yanı nedir? Bunları anlatmıştır.
  • Sure-i Yasin de Efendimiz’in özelliklerini anlatmıştır.

Allah, insan ve Resulullah olarak üç büyük surenin ayrı bir özelliği vardır. Hep büyük kelimesini kullanıyorum çünkü üç küçük surede de Allah yine; insan, Allah ve Efendimizi anlatmıştır. Bu üç küçük sure; Sure-i İhlas Allah’ı tanımlamaktadır. Sure-i Asr insanı tanımlamaktadır. Sure-i Kevser‘de Yüce Peygamberimizi tanımlamaktadır.


Haluk Nurbaki, üç büyük sure / üç küçük sure gruplamasının yanı sıra; Fâtiha Sûresi, Bakara Sûresi, Tâ-Hâ Sûresi, Lokman Sûresi, Fussilet Sûresi, Necm Sûresi, Vâkıa Sûresi, Hadid Sûresi, Mülk Sûresi, Müddessir Sûresi, Tekvir Sûresi, Târık Sûresi, Beled Sûresi, Alak Sûresi, Fil Sûresi, Kureyş Sûresi, Mâûn Sûresi… yorumlarıyla toplamda 49 benzersiz adet yorum serisi tamamlamış oldu.

Aynı dönemde TRT Televizyonlarında iftar programları hazırladı, radyo kanallarında İslam ve Mana sohbetlerine devam etti.

Kanser Hastanesi Başhekimliği, Ankara Numune Hastanesi Radyoterapi ve Radiobiyoloji Enstitüsü Şefliği görevinden emekli olduktan sonra, 1992 yılı itibari ile İstanbul dönemi başladı.

1992’de İstanbul dönemi başladı

“Allah kavramının bilinebilmesi, kişiye bağlıdır. Bir tanesi çok derin bir gönül olayıdır…” diyen Haluk Nurbaki, bu dönemde konferanslarıyla gündeme geldi. Hz. Esma, Hz. Nesibe, Hz. Sümeyye, Hz. Amine, Hz. Hatice, Hz. Fatıma, Hz. Aişe, Hz. Şeyma, Hz. Ammar, Hz. Zeyd, Hz. Caferi Tayyar, Hz. Hamza, Hz. Abdullah, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin Efendilerimiz, Hz. Ömer ve daha niceleri… İslam şuurunun serpildiği gönüllerin tanıtım konferanslarını gerçekleştirdi.

Ashab-ı Güzin’in bazıları özel sohbetlerde kalmış olmasına rağmen, bu konferansları Yüce İslam Büyükleri ve Nurdan Anneler isimleriyle kitaplaştı.


Eğer Allah kavramında eksiklerimiz varsa, bu ilmin getirdiği bir eksikliktir. Radyonuzu, hangi istasyonun dalgalarına ayarlarsanız o istasyonun yayınını dinlersiniz.” ─ Haluk Nurbaki


Aynı dönemde ulusal televizyon kanallarında İslâm ve Kur’an’a hizmet faaliyetleri artarak devam etti.

Son televizyon programının kapanışında, sevenlerine “Yalnız, ben haziran ayında biraz tatil yapacağım, onu da bilsin seyircilerimiz” [EKVK002-01] diyerek, 2 Haziran 1997 tarihinde, 73 yaşında, daha önce babası için özel olarak yazdırdığı baş taşında kendisini de “Allah dostuna dost, Ehl-i Beyt’e köle” olarak tanımlayıp, Alem-i Cemal’e intikal etmiştir. Ebedi makamı Afyon Kocatepe’deki aile kabristanındadır.

Haluk Nurbaki 39 adet kitap yayımlamıştır.

İslami esasları anlatan 35, mesleki alanda 4 kitap yayımlayan Haluk Nurbaki, gazete ve dergilerde (tespit edilebilen) 300’ün üzerinde makale, köşe yazısı… Haricinde, onbinlerce saat televizyon ve radyo programı ile ardında, gönlünden şühuda ermiş “milyonlarca kelimelik” dev bir külliyatı islam davasına katmıştır.

Close
error: Site içeriği telif hakları kapsamındadır!