Peki, abdestin manada bir sırrı yok mu? Olmaması mümkün mü? Cenabıhakk’ın, İslam ibadetlerinde verdiği nimetler hem maddededir hem manadadır.
Nurbaki’yi Takip et
Manada abdestin nimetlerine gelince bir kere Cenabıhak maddesel yandan verdiği hikmetleri aynen işleyerek, insan mekanizmasında diriliği sağladıktan sonra o insanın maneviyat âlemindeki, iç dünyasına dönüşünde bir numaralı muhatap neydi? Gönlüydü (Kalbiydi)!
Çünkü, nasıl ki kalp kanı basar bütün vücutta bir canlılık meydana getirirse, kalp durduğu zaman en uzakta ve en yakındaki hücrelerin hepsi beraber nasıl durursa… Mana kalbi de ruha cereyan basar.
İnsanın gönül dediğimiz mana kalbi devamlı surette insan ruhuna cereyan basar. Eğer insan gönlü bu cereyanı basamıyorsa ölüdür. İşte, gerçek ölü odur! Kendisi ile ruhu arasındaki irtibat kaybolmuştur ve gerçek ölü odur.
Bundan dolayıdır ki mana bilimlerinde “ölü” inanmayandır! İnanan ölü olmaz. Bedeni ceset hâline gelse dahi ölü olmaz. Çünkü inanmış insan ölmez! İnanmamış insan, velev ki ayaklarının üzerinde yürüse dahi asıl ölü odur, demekteki kasıt da budur.
Devamlı abdestli gezmek
İşte! Abdest alma bu manevi operasyonu, gönlün ruha dolaşım getirmesini tıpkı maddi dolaşımda olduğu gibi canlandırır.
Bir insan usulüne göre abdestini alır, devamlı surette bunu kendisine şiar edinirse, âdet edinirse… Cenabıhak bir mümin her abdest aldığında onun gönlüne bu manevi sırrı verir. Bu sefer abdest aldıktan sonra kendi iç dünyasıyla ilgisinin çok süratlendiğini, sıhhatli bir hâle geldiğini görür.
Nasıl ki uyuşuk uyuşuk dururken bir abdest almakla kendisini biraz daha cevval, hareketli hissetmişse, manevi âlemde de irtibatlarını hissetmeye başlar. Ondan dolayı ki devamlı “abdestli gezmeye” buradan kinaye çıkmıştır.
Eğer abdest alarak bu abdestinizi gönlünüze indirirseniz; manevi âlemle, ruhunuzla irtibatınız tamamıyla her türlü pislikten arınmış olarak, aradaki damarların tıkanıklıklarının hepsi açılmış olarak (manevi anlamda söylüyorum bu son olayı) aradaki tıkanıklıkların hepsinin açıldığını görürsünüz.
Gerçekleri daha sağlıklı görürsünüz!
Asıl önemlisi; büyük İslam düşünürleri büyük veliler buyurmuşlardır ki “Abdestin manevi sırrı (hiç unutmayınız bunu!) ‘dallin ‘ olmaktan kurtarır… Abdest alan kimse ‘dallin’ olmaz!”
Fatiha’da en son kelime olarak, “Aman Ya Rabbi! Bizi karanlıkta, yanlışlıkta kalmış kişilerden kılma. Onların yoluna götürme. Sırat-ı müstakim… Kendilerine nimet verdiğin, doğru yola götür…” diye niyaz ettiğimiz zaman;
Zikrettiğimiz o “dallin” karanlıkta kalmış, yorum yapamayan şaşkın demektir. İşte! Abdestin en büyük manevi hikmetlerinden bir tanesi dallin sırrını tamamen yok etmesidir. Manevi âleme geçecek biçimde kendisinin alışkanlığını devam ettirmişse Abdest alan dallin olmaz!
Eğer bu kimse delalette kalacak ise… Diyelim ki bir yanlışlığa uğrayacaksa bu insan, abdest alıyorsa, Cenabıhak abdeste verdiği manevi hikmet mekanizmasıyla onun delalette kalmasını engeller. Ona nasip etmez! Yanlış teşhis koymasına yanlış karar vermesini, aldığı abdest manevi kanatlarıyla korumuş olur.
Abdest almayı âdet hâline getiriniz.
Kıymetli kardeşlerim! Abdestin maddi manevi yanlarını düşünerek abdest anlayışını şiar hâline getiriniz. Hatta namazını muntazam kılamayan kardeşlerim “Lütfen! Abdest almayı âdet hâline getiriniz.”
Hastanelerde elinizde kağıtlarla dolaşıp “Kanımda kolesterol ne oldu? Lipit ne oldu?” diye dolaşacağınıza, abdest alarak damarlarınızı egzersizleştiriniz.
Bilhassa genç hanımlara rica ediyorum! İleride kocalarının kazandığı bütün parayı makyaj maddelerine yatıracakları yerde, küçük yaşta abdest almasını âdet hâline getirsinler. Ve yüzlerinin tıpkı nineleri gibi bütün maddi manevi güzellikleri taşıyan, estetiğe ihtiyacı olmamış, buruşmamış ciltlerine kavuştuklarını görecekler. Allah hepinize ömür boyu abdestli yaşamak nasip etsin.
Kaynak: Dr. Haluk Nurbaki, Abdest ve Temizlik sohbeti