Fahr-i Kâinat Efendimiz‘e yaklaşımda yanlışlıklar yapan kişilerin gafletine düşmeyiz. “vemâ sâhibukum bimecnûn” / “Sizin sahibiniz mecnûn değildir.” (Tekvîr, 22) diyor âyet-i kerîme. Bu âyet-i kerîme, aynı zamanda Kevser’in açıklanmasında çok büyük bir anahtardır.
Dr. Haluk Nurbaki’nin Kevser Suresi Yorumu cami vaazları serisinden bir bölüm.
Nurbaki’yi Takip et
Bütün insanların sahibi
Bir defa âyet-i kerîmenin tarzı çok önemlidir. Dikkat ederseniz “Sizin Peygamberiniz mecnûn değildir.” demiyor. Sizin sahibiniz mecnûn değildir, diyor. Demek ki bir kere Efendimiz bütün insanların sahibidir. Buradaki sahipliğin, (hâşâ!) Allahlık ile hiçbir ilgisi yok. Nasıl sahiptir, Efendimiz neye sahiptir? Burada evvela âyetin yorumunu yapalım, sonra sahipliği anlatayım.
İkincisi, hikâyelerden bildiğimiz Leylâ ile Mecnûn’un mecnûnu var. Leylâ ile Mecnûn’daki mecnûn kelimesindeki sır, yani “yalnız aklî dengesinde tuhaflıklar var” anlamına değildir. Bir de ne vardır? Yeryüzündeki normal insan koşullarına intibak edememek (uyum sağlayamamak) vardır.
Yani bir insan iyi insandır ama insanların koşullarına intibak edemiyordur. Ona da mecnûn denir. Kendisini bir sevdanın arkasına kaptırmıştır, dünyaya intibak edemez. Ona da mecnûn denir, bunu hiç unutmayın. Efendimiz’e Asr-ı Saadet’te isnat eden kâfirlerin cümlelerinden bir tanesi budur. Yani “Bu dünyadan haberi yok! Tutturmuş bir Allah davasıdır, gidiyor. Bu bir mecnûnluktur.” İkincisi de “Ruhsal dengesinde bir tuhaflık vardır.” gibi bir yaklaşımdır.
Sizin sahibiniz mecnûn değildir.
Allah niçin “Sizin sahibiniz mecnûn değildir.” demiş ve arkasından da “ve lekad raâhu bil-ufuki-lmubîn” / “O, ufukta çok açık şekilde Cebrâil’i gördü.” demiş (Tekvîr, 23). Çünkü Efendimiz, Hz. Cebrâil ile ilk buluşmasında yahut Cebrâil’in ilk sahneye çıkışında insanın tahammülü mümkün olmayan bir safhaya geçti.
Gösterim: https://www.youtube.com/watch?v=sebf6g25O28