Şunu iyi bilmek lazım gelir ki, Cenâb-ı Hak, Ahlâk-ı Muhammedî modelini mü’min’lerin nefslerini ıslah etmek şartıyla kulluğunu bilecek şekilde yaratmıştır. Çünkü “Âmener-Resûlü”de bildirdiği gibi kullarına hiçbir zaman kaldıramayacakları yükü yüklememiştir. O halde kaldırılamayan şey nefs‘in ağırlığıdır.
Nurbaki’yi Takip et
Ahlâk-ı Muhammedî’nin çok önemli bir unsuru da nefsi sıfırlamasıdır. Bunun için Fahr-i Kâinat Efendimiz “Ben yokluğumla övünürüm” buyurmuştur. Buradaki yokluk, nefsin yokluğudur.
Sıfır çizgisinde nefs
Nefsi sıfır çizgisine çektiğimiz zaman veramıza, ferasetimize, imanımıza gölge düşürme kabiliyeti kalmadığı için doğrudan doğruya vicdan penceresinden Allah‘ın tüm arzularını, rızalarını aynen seyrederiz. Tüm harekatımız tüm uygulamamız, her türlü davranışımız tamamen ilahi sahneye yönelik olur. Bu Efendimizin Sanatıdır.

Bundan dolayıdır ki bütün mânâ bilimlerinin, tasavvufun, tarikatların amacı evvelâ nefsi sıfırlayarak ona birtakım faziletleri öğretmek yolundan geçer.
Bu konu biraz tartışmalıdır. Bir taraftan yavaş yavaş faziletleri öğrensinler, sonra nefislerini ıslah etsinler görüşü olduğu gibi evvelâ, nefislerini sıfırlayıp ondan sonra faziletleri öğrensinler görüşü de vardır. Ama çoğunluk her ikisini bir arada yürütmektedir.
Yani bir taraftan verâyı, takvayı, ferâseti, vicdanı mümkün olduğu kadar bu çizgilerine yaklaşık biçimde gayretle yakınına alırken, bir taraftan da bunlara engel olarak daha iyi seyredeceği nefsi hâkimiyetine alır, yani nefs’i sıfırlar.
Nefs sıfırlanmanın görünür belirtisi
Nefsin sıfırlanmasının görünür belirtisi dünya ilgisinin o kişide bir etki yapmamasıdır. Yani dünya ilgilerinden bir kul olarak yiyecektir, içecektir, yuva kuracaktır ve mesleğini icra edecektir. Bunlar dünyaya temayül değildir. Bilâkis, Cenâb-ı Hakk’ın verdiği kader vazifesini yerine getirmek açısından bir kulluk görevidir.
Ama, bağlılık, nefse ait bir gaflettir ki, işte o gittikçe ağırlaşan, nefsin üzerine yük olan bir felâkettir.

Bizim nefsi sıfırlarken gözleyeceğimiz şey dünyada, sağlığımızda, etrafımızdaki insanlarda, aile yuvamızda, sanatımızda, mesleğimizde, velhasıl her konuda herhangi bir değişiklik karşısında hiçbir şey olmamış gibi olabilmektir. Yani bir mümine sıfırlanmış nefsi içerisinde “Dükkânın yandı” veya “Evin yıkıldı” diye haber verdiğiniz zaman hiçbir şey olmamış gibi davranır. Nefsin sıfırlanma sanatı budur.
Fahr-i Kâinat Efendimiz bu bakımdan dünya ile ilgisinde o kadar çok sıfırlama yapmıştır ki, saymakla bitmez… Efendimiz, Hz. Hatice Annemizin kendisine bütün servetini teslim etmek ve İslâmiyet’in önüne sermekten doğan büyük bir maddî potansiyele sahipti. Onların hepsini aç, fakir müminlere paylaştırdı ama Medine’ye hicret ettiği zaman, Hz. Fâtıma Annemizi evlendirirken bir kap yemek yapacak parası yoktu.
Ne dağıtırken ne de olmadığı zaman…
Fakat ne servetini dağıtırken ne de olmadığı zaman Efendimizde bir teessür yoktu. İşte bu, nefsi sıfırlama sanatının müthiş bir tezahürüdür. Eğer biz nefsi sıfırlama sanatında Efendimize yakın olmak için… Tam sıfırlayamazsak bile onu küçültme, onu canavarlıktan uzaklaştırma tarafını seçmek istiyorsak evvela kademe kademe onun canavarlıklarını elinden almalıyız…
İçerik no: 5156
Kaynak: Peygamber Çizgisinde Yaşamak, syf. 139