Parite Teorisi ortaya çıktıktan sonra astrofiziğe ve fiziğe bakış büsbütün değişti.
Nurbaki’yi Takip et
Çünkü bu teoriye göre evrende var olan bütün varlıkların bir negatif kopyası, evrenin başka bir mekânında mutlaka var olmak zorundaydı.
Bu keşifle beraber canların program üzerindeki değişimleri yahut da canlı değişikliğinin tamamen programa bağlı olduğu görüşü, insanları yaratılışla ilgili görüşlerini değiştirmeye zorladı.
19. asrın yaratılışla ilgili görüşü; evrende başıboş, dengesiz, ne olduğu belli olmayan birtakım enerji kitleleri var. Bunlar tesadüfen birtakım dengeler meydana getirmiş ve yıldızlar, galaksiler ondan ortaya çıkmış deniyordu. Hâlbuki Maurice Dirac‘ın bulduğu Parite Teorisi, tesadüfi oluşu tamamıyla ortadan kaldırmış oldu.
Bu sefer evrenin nasıl meydana geldiği sorusu astrofiziğin gündemine ünlü Big Bang Teorisi… Yani patlayan ak noktadan evrenin doğuşu gündeme geldi. Bu teori üzerinde özellikle Amerika’da bütün fizik laboratuvarları çok yoğun çalışmalar yaptılar. Uzay fiziğinin de ilerlemesi, özellikle uzaya birtakım uyduların gönderilmesi ve bu uydulardan net bilgilerin alınması netice itibariyle uzay hakkındaki bilgilerimizi, görüşlerimizi akıl almaz bir şekilde değiştirdi.
Evrenin haritası
O güne kadar kendi başına büyük, dev enerjilerin çatıştığı bir kargaşa mekânı sayılan evrenin tek bir noktadaki bir dev patlamadan ileri geldiği tezi hâkim oldu.
Bu, tek bir noktadan meydana gelen dev patlama o kadar büyük bir enerji taşıyordu ki, patlama anında bu enerjinin mekânlara yayılma anından itibaren birtakım kuvantlar, bu kuvantlara bağlı olarak atom çekirdeklerinin yapı taşı maddeleri, nötronlar ve protonlar bir silsile halinde teşekkül etti. Teşekkül eden bu silsile evrenin bir haritasını meydana getirdi.
Yine bu Big Bang teorisi üstünde yapılan çalışmalar patlamanın çok enteresan bir fizik kaderi temsil ettiğini ortaya çıkardı.
Yani diyelim ki Samanyolu üzerindeki herhangi bir büyük Güneş, mesela Vega Yıldızı ilk patlamadan itibaren evrenin hangi galaksisinin hangi mekânında hangi mesafelerde, kendisine bir takım tabii sistem uydular bulacağı… Bunların evrendeki sonsuz mekânlara yerleşimi ilk patlama sırasındaki enerji dağılımının programında olduğu meydana çıktı.
Bunu meydana çıkaran büyük teorik fizikçilerden birisi Paul Davies, vacuum dediğimiz boşluklar üzerinde deney yaparken mekânların en sonuna kadar boşaltılması halinde neler olabileceğini laboratuvara getirmek istiyordu. Biliyorsunuz ampuller havası azaldığı için elektrik akımının infraruj etkisini değişik bir biçimde ışığa çevirmesiyle meydana geliyor. Eğer bu elektrik ampullerin boşluğunu daha da derinden yaparsanız, o zaman daha sert ışınlar oluşuyor ki röntgen tipleri meydana geliyor.
Mutlak vakum
İşte bu yöntemden yola çıkarak Davies çok enteresan bir buluşun sahibi oldu. “Sonsuza kadar herhangi bir vakumun (boşluğun) içerisinde bulunan varlıkları, enerjileri ve zerrecikleri sonsuza kadar boşaltırsanız ne olur?” diye bir araştırma yaptı ve gerçekten sonsuza kadar boşalttı.
Yani mutlak vakum elde etti. Mutlak vakum elde ettiği zaman çok akıl almaz bir hadiseyle karşı karşıya geldi. Tamamen boşalmış olan bir mekânın içerisinde hiçbir şey olmaması lazım gelirken çok ciddi izlediği deneylerde her geçen gün yeni bir kuvantın bu boşlukta doğduğunu gördü.
Yani ışık olarak bilinen, madde olarak bilinen parçacıklar kendi kendine boşlukta varlık gösteriyorlardı. Bunları da vakumla tekrar aldığı zaman daha değişik varlıklar beliriyordu.
İşte bu deneyle birlikte Big Bang teorisinin ortaya koyduğu hadise evrenin her tarafında programlı varlıkların doğuş halidir.
Bu programlı varlıkların doğuş hali, yani evrenin en uzak noktalarına kadar programlı varlıkların doğuş hali mutlaka önceden programlanmış olduğunu, bir evren bilinci tarafından yönetildiğini ortaya koydu.
Onun üzerine de Paul Davies meşhur, Modern Fizikte Allah İnancı diye bir kitap yazdı.
Türkiye’de zannediyorum tercüme ettiler, yakın yıllarda. Bu kitabında Allah inancının nasıl zorunlu olduğunu, fizik dengeler karşısında çok ciddi bir şekilde laboratuvar bilgisi olarak sundu. O andan itibaren zaten yavaş yavaş etkisini kaybeden ateizm bir anlamda fiziğe teslim oldu.
İçerik no: 5196
Kaynak: Modern İlîm ve Allah İnancı