Müstean Sırrı: Allah Çarelerin Rabbıdır! Dertleri giderici… Çareler Rabbı demektir, müstean.
Nurbaki’yi Takip et
Müstean sırrı, Efendimizin Taif’te ilk defa tecelli ettirdiği bir ilahi hikmettir.
İslamlar çok büyük sıkıntı içerisinde, herkes perişan… Habeşistan’a gidenler (Necaşi kabul etti, Allah razı olsun ama) orada aç, susuz. Mekke’de kalanlar perişan, boykotlar yapılmış… Delikanlısı evlenemez, kızın talip çıkmaz. Yemek yok, su yok. Hepsi yasaklanmış; Resulullah Efendimizin serveti tamamen bitmiş. Hz. Hatice dünyasını değişmiş, Hz. Ebu Talip dünyasını değişmiş, Hz. Ebubekir’in de köle satın almaktan, kara borsa ekmek – su almaktan serveti bitmiş.
Tam bu sırada Taif’ten bir heyet gelir. Şimdi bakınız çare doğuyor; “Ya Resulallah gel, Taif’te bir konuş. Bütün Müslümanlarınla beraber seni Taif’e misafir edeceğiz.”
Bir ümit ışığı
Taif yayla iklimi, yeşillik, rahat yaşanabilecek bir yer; Mekke gibi sıcak, bunaltıcı değil. Aynı zamanda da Taifliler oldukça hali vakti yerinde, biraz aristokrat sınıfı ve de oldukça da güçlüler. Mekkelilere karşı da Efendimiz ve Müslümanları koruyabilecek durumdalar.
Efendimiz yanına yalnız Zeyd‘i alarak gider, meğerse kâfirlerin tuzağıdır. Efendimiz daha konuşmasına başlar başlamaz taşlamaya başlarlar. Bakınız bir ümit ışığı yapmış gibi oldu, Cenab-ı Hakk.
Şimdi, (Efendimizden daha iyi Sure-i ihlâs okuyan mı var?) “allahüssamed” sırrında “yalnız sen, sığınılacak mercisin” dedikten sonra… Taif’teki oyun neydi? Cenab-ı Hakk bütün kâinata kendi sırlarını böyle açar, böyle anlatır.
Ya müstean, ya müstean…
Başladılar taşlamaya. Zor kaçtılar… Taif’in altındaki bağların yerine geldikleri zaman (bu Efendimizin çok büyük bir yanını öğrenmek bakımından defalarca zikredilecek bir şey) Efendimiz ayağından yaralanmış, Hz. Zeyd yüz küsur taş yarası almış, perişandır!
Oturmuşlar bir ağacın dibine. Derhal Efendimiz elini açmıştır (bakınız bu dua dünyada hiçbir insanın yapamayacağı, yalnız Fahri Kâinat’a mahsus bir duadır) :
«Ya Rabbi! Onlar bilmiyorlar, sakın onları kahretme! Sen çaresizlerin çaresisin! Çareleri Sen yeniden halk edersin. Sen müsteansın Ya Rabbi! Onları kahretme, bilmiyorlar.»
İşte müstean sırrı. O anda, Hz. Nesime‘yle beraber birkaç tane ashap Medine’de otururken “Biz niye duruyoruz da çağırmıyoruz buraya?” O anda tezahür etti! Bakınız ilahi hikmet budur işte!
O anda müstean sırrı tecelli etti ve Mekke’de akabe biatine gelecek kitle teşekkül etti ve İslâm’ın kaderi Medine’ye döndü. Bildiğiniz hikmetler hikmeti, büyük İslam güneşi o şekilde tezahür etti. İşte müstean sırrı odur.
Her şey tükendi zannedersiniz, tükenmez! Fahr-i Kâinat bize anahtarını vermiştir…
Ne zaman daralırsanız, Allah’a lisanen müracaat edeceksiniz!
Müracaat ettikten sonra da “Ya müstean, ya müstean…” diye zikretmeyi de unutmayınız! İşiniz sıkıntıdan çıkana kadar “Ya müstean, ya müstean…” deyiniz.
İçerik No: 1891
Dr. Haluk Nurbaki’nin İhlas Suresi Yorumu (3. Bölüm) sohbetinden alıntıdır.