İnsanların, kavrayış, düşünce ve zekâlarındaki farklar, 4 unsurumuzun (Kalp – – Beden) özel dengesinden ortaya çıkmaktadır.


Nurbaki’yi Takip et


  • Bilinç; ruh koordinatlarından alınan ilâhi gücün, evren bilincinin, beyin kompüterlerine yansımasıdır.
  • Zekâ, kavrayış ve düşünce için bir başlangıçtır. Bellek kopyaları, çevreden gelen etkiler buna özellikle nefsin verdiği anlam ve yorumlar bu üç melekemizi oluşturur.

Zekânın Rolü ve Etkileri

Zekâ; evren bilincini (akl-ı kül) alıp, onu kullanmadaki bir sürat ve isabet yeteneğidir. Bu yetenek yüceldikçe ruh ve evren bilincindeki kaynaklara daha çok yaklaşır. Nefs raporlarını ve telkinlerini eleştirir. Düşünce yeteneğinde nefsle tartışarak onu gerçeğe yaklaşmaya teşvik eder.



Zekâ yeteneği, ruhun evren bilincini yansıtan bir ışığı gibidir. Onun ardında nefs ne türlü karartma ve yanıltma yaparsa yapsın, o (bazen parlak bazen sönük) ışığının varlığını korur. Zekânın kavrama yeteneğimize tuttuğu ışık oranında idrak doğar.

İdrak ve Akıl Arasındaki Fark

İdrak, eleştiri ve analize açık bir plak gibidir. İnsanın yeteneğinin bir kompüter programıdır. Nefsin etkisi bu plağa çok zor yansır. Nefs ancak ona ışık tutacak zekâyı oyalayıp, yanıltmakla idrakin doğuşunu geciktirir.

Akıl, ruhun manyetik alanında evren bilincinin billurlaşması olduğundan, nefs onu da yanıltmaz. Akıl, daima gerçeğe yöneliktir.

Ancak nefs, çeşitli yeteneklerin bir tepkisi olduğundan aklı da taklit eder. Ona benzer yansımalar yapar. Aklı etkilemeyen nefs gerçeğe direncini mantık yoluyla yapar. Mantık gerçek değildir. İndîdir, kişiseldir.

Mantık ve Nefsin Oyunları

Mantık bir anlamda belli algıların matematik sonucudur. Normal anlamda gerçeği ifade etmesi gerekir. Ne var ki çoğunlukla böyle olmaz. Mantık kompüterine doğru mesaj verilirse, doğru sonuç çıkartır. Verdiğiniz 10 veriden 9 tanesi doğru, biri yanlış olsa…Sonuç, yani mantık elbette yanlış olur. Maddeciler, inkârcılar [mantık][1] kompüteri hep nefsin bu yanlış bilgileriyle çalıştırır. Aldıkları sonuçları bilimsel reçete gibi yazarlar. Çoğunlukla da birçok doğru bilginin yanına bir yanlış ekleyerek yürütürler. Bu tam bir hilebaz ustalığıdır.

Meselâ; canlılar fanidir, biz de canlıyız… Bir hayvan türüyüz… Biz de faniyiz gibi net bir mantık yanlıştır. İspatladığımız gibi[2], insan hayvan türü değildir; bu, mantık kompüterinde yutturmacadır.

İdrak ve akıl bu oyuna gelmez. İnsanın hayvanlardan ayrıcalığını bilir ve hiç değilse “Bilinemez.” der.

Mahmud Şebüsterî, yazdığı Gülşen-i Râz’da “Mantığa bilgi verip sonuç almak için şaşmaz bir akla sahip olmak gerekir.” der. “Aksi takdirde sonuç çift ve şaşı olur.” buyurur[3].

Bilinçten zekâya, akıldan düşünceye kadar her iletişim, hep ruhun koordinatlarındaki ilahi kudretten gelir.

Araya mantık oyunları düştü mü, biliniz ki; nefs laboratuvarları acayip raporlarla bizi aklımızın şehrinde yanıltmakta, gerçekleri yutmaktadır.



Tabii ki zekâyı, idraki, düşünce ve bilinci, beyindeki bir elektrik akımı kadar basit görenler de insana yakışan düşünce sırrı doğmaz. Fikirler çoğu kez mantık oyunudur.

Hayal ve Düşüncenin Kaynakları

Düşünce, ruhun koordinatlarından yansıyarak, bizim dünyamızda gerçeği arayan bir ışık bir tarayıcıdır.

Hayal, katkısız ve öz halinde ruh koordinatlarına, evrenden yansıyan gerçek şekillerdir. Nefs, bu şekilleri kendi istikametine celp edip, bazen kendi algılarını onun arasına sunabilir. Çünkü hayal, akıl ve zekânın eline geçip ideal ve düşünceye yansımazsa… Perdede dalgalanan silik görüntüler gibi aslını kaybeder ve nefsin yanılgı fotoları, evhamlar bu perdeye yansır.

Akıl ve Gerçek

Demek ki mantık ve hayalde, nefs oldukça etkilidir. İdrak ve düşüncede güçsüzdür. Zekâ sönük şeklinde nefsin düzeninden etkilenir. Yüceldikçe sıyrılır.

Akıl, mantık oyunları ile kirlenmedikçe daima gerçek şehrindedir.

Bütün olaylarda olduğu gibi yeteneklerimizin sağlıklı olması için bedenin sağlıklı olması, beyin kompüterlerinin iyi işlemesi elbette kaçınılmaz bir kuraldır.

Yine önemli olan, duygu sistemi gönül, bitkisel sinir sistemi yoluyla; zekânın, düşüncenin yansıma noktalarında etkili olduğu gibi… Gönül, iç planda ruhla birlikte bilinç ve düşünceyi gerçeğe yöneltmede büyük güç sahibidir.

İçerik no: 7163


Kaynak

Dr. Haluk Nurbaki, İnsan Bilinmezi



Dipnotlar

  • [1] [] Köşeli Parantez içerisindeki ifadeler Editör tarafından eklemiştir.
  • [2] Editör Notu: İnsan Bilinmezi kitabındaki “İnsan Kopmleksi” bölümüne atıf.
  • [3] Editör Notu: Mahmud Şebüsterî, 14. yüzyılda yaşamış İranlı mutasavvıf ve şairdir. Tasavvufun derin meselelerini ele aldığı Gülşen-i Râz adlı eseriyle tanınır. Bu eser, sufî düşüncenin şiirsel bir anlatımıdır ve İslam dünyasında büyük etki yaratmıştır. Yaklaşık 700 yıl önce kaleme aldığı Gülşen-i Râz adlı eserinde, mantık ve akıl ilişkisi üzerine dikkat çekici değerlendirmeler yer alır. Şebüsterî, mantık süreçlerinin doğru sonuçlara ulaşabilmesi için sağlam bir akla ve doğru bilgilere dayanması gerektiğini vurgular. Aksi takdirde, hatalı veya çelişkili sonuçların ortaya çıkabileceğini ifade eder. Bu, mantık yürütmede hem bilgi doğruluğunun hem de akıl tutarlılığının önemine işaret eden bir yaklaşımdır.
Bu içeriğin kısa adresi: https://nurbaki.org/7163