Kitaptan sohbet tadında yeni bir buluşmaya hoş geldiniz, sevgili dinleyiciler. Bugün rahmetli Haluk Nurbaki Hoca’nın o çok düşündüren, hatta sarsan bir sözüne odaklanacağız; hani hep der ya “Cennete müşteri yok!” diye…


Nurbaki’yi Takip et


Ne demek istiyor acaba? Yani dizimizle istiyoruz belki ama o yolda gerçekten yürüyen, bedelini ödemeye razı olan neden bu kadar az? İşte! Nurbaki metinlerinden sizin için derlediklerimizle bu samimiyet konusuna bir bakalım, diyoruz.



İman ve Amelin Birlikteliği

Evet, bu, Nurbaki Hoca için gerçekten kilit bir soru. Yani eserlerine baktığımızda hep karşımıza çıkıyor… “Cenneti istemek” sadece bir lâf mı yoksa imanla amel dediğimiz şey, yani davranışlarımız bütünleşiyor mu? Bir de tabii nefsin tuzakları var, Kur’an’ı anlama meselesi var! Hepsi bu sorunun etrafında dönüyor aslında.

Nurbaki Hoca’nın yaklaşımında böyle bir netlik var sanki, değil mi? Özellikle kim cennetlik kim değil konusunda… Hani İnfitar Suresi Yorumunda geçiyor ya “Allah karar verirken söze değil kişinin fiili durumuna yani amellerine bakıyor.” diyor… O “ebrar” ve “facir” ayrımı… İyiler ve kötülükte gidenler. Çok keskin bir çizgi bu. Yani kimse kimseye bilet kesemez gibi bir şey söylüyor aslında.

İman Kalp İşidir: İhlasın Önemi

Kesinlikle orada hiçbir şüpheye yer bırakmıyor ve tam bu noktada işin özüne, yani “İman kalp işidir.” meselesine bağlıyor konuyu. Özellikle Bakara Suresi Yorumunda bunu çok güzel işler. Yani iman dediğin şey sadece dilde kalan bir tekrar değil içten olacak, samimi olacak (İhlas dediğimiz şey yani). Hatta Ayet-el Kürsi Yorumunda çok güzel bir benzetme yapar “İmanın sigortası” der, Ayet-el Kürsi için.

“İmanın sigortası” bu çok güçlü bir ifade ama o sigortanın geçerli olması için, yani priminin ödenmesi için; o içtenlik o ihlas şart diyor. Yoksa poliçe var ama bir işe yaramaz hale geliyor.

Samimiyetin Kanıtı Olarak İnfak

O kalpteki samimi imanın, o sigortanın işlediğinin kanıtı ne, nasıl dışa vuracak bu durum? Sanırım burada da infak kavramı öne çıkıyor Nurbaki’de.

Aynen öyle… Bakara Suresi Yorumunda yine infakı sadece para vermek gibi dar bir alana sıkıştırmıyor, çok daha genişletiyor anlamını.

Nasıl yani sadece maddi yardım değil mi?

Değil tabii… Nurbaki için infak bir i’ta yani bir verme eylemi. Bunun içine güler yüz göstermek de giriyor, tatlı dilli olmak da… Yani kalbindeki o imanın o sevginin bir yansıması aslında. Bir çeşit paylaşım hatta Amme Cüzü Yorumunda zekât konusuna değinirken, bunun ihmal edilmesinin sadece kişisel bir günah olmadığını, toplumdaki bütün dengeleri; özellikle ekonomik ve sosyal adaleti nasıl bozduğunu anlatır. Yani iman hem kalpte olacak hem de hayatın içinde sokakta kendini gösterecek.

İmanın hem içsel hem de toplumsal boyutu… Peki, ya tam tersi? Yani iman etmediği halde etmiş gibi görünenler… Nurbaki buna nasıl yaklaşıyor?

Münafıklık ve Kendini Kandırma Hali

İşte! o da işin en tehlikeli yanı belki de… Yine bakara suresindeki münafıklar örneği üzerinden bunu çok anlatır. Kişi iman ettiğini sanıyor, diliyle söylüyor ama kalbi bambaşka bir yerde… Kendini kandırıyor aslında. Ve işin daha da garibi; bu durumdakiler o samimi müminleri “sefih” görüyorlar. Yani; akılsız, enayi yerine koyuyorlar. Halbuki asıl aldanışın kendi içlerinde olduğunun farkında değiller! Gerçeklere tamamen kapalılar…



Kendi gerçeğine kör olmak gibi bir şey, bu çok acı!

Tam da öyle işte! Bu samimiyet yolundaki en büyük engellerden biri, belki de “bu kendini kandırma hali.”

Samimiyete Giden Yol: Kur’an’ı Anlamak

Peki bu aldanıştan nasıl çıkılır? O samimiyete nasıl ulaşılır, Nurbaki Hoca’ya göre? Sanırım cevap Kur’an’da gizli değil mi? O sürekli Kur’an’ı anlama ve yaşama vurgusu yapar.

Kesinlikle! Amme Cüzü, Kur’an Mucizeleri gibi eserlerinde hep bunu işler. Kur’an’ı sadece okumak değil onun manasına, o derin hikmetlerine nüfuz etmek… “İşte asıl mesele bu” diyor. Hatta İslam dünyasındaki o tefrikanın (ayrışmanın) temelinde de Kur’an’ı doğru anlayamamak, hayata geçirememek yatıyor, Nurbaki’ye göre. Bu yüzden Kur’an’la kurulan o bağ çok hayati!

Peki, o bağı güçlendiren ne? Sadece anlamak mı?

Haşyet ve Zikrin Derin Anlamı

Anlamakla birlikte hissetmek de var işin içinde. Mesela; “haşyet” kavramını çok güzel açıklar Amm Cüzü Yorumunda. “Haşyet sadece korku değil” diyor, “Allah’a karşı duyulan derin bir saygı bir ürperti… Hani çok sevdiğin birini incitmekten nasıl çekinirsin, öyle bir hassasiyet. Zikir bile…” diyor “ancak böyle bir hadle, yani haşyetle yapıldığında gerçek anlamını bulur ve gönül bandına yani kalbe işlenir. Yoksa kuru bir tekrardan ibaret kalır.”

Yani;

  • Samimi iman,
  • İnfakla gösterilen sevgi,
  • Kendini kandırmaktan kaçınma,
  • Kur’an’ı anlama ve
  • Bu haşyetle yaşama…

Mukarrebun Mertebesi: Asıl Hedef

Tüm bu çaba, bu yolculuk nereye varıyor peki? Nurbaki’ye göre hedefin adı ne? Sadece bildiğimiz o cennet tasvirleri mi?

O tasvirler tabii ki var ama Nurbaki için asıl hedef: özellikle İnfitar ve Necm Suresi Yorumlarında vurguladığı gibi… Sadece fiziksel bir mekân değil daha ötesi, Allah’a yakınlık makamı olan “Mukarrebun mertebesi” o yakınlığı tatmak. Tekvir Suresi Yorumunda dediği gibi “En sonunda herkes kendi hayat filmini, o amel bandını seyredecek. Ne yaptıysa onunla yüzleşecek. Önemli olan o filmde o bantta samimiyetin, çabanın, o haşyetin izlerini görebilmek.” İşte, o zaman cennet bir sonuç oluyor zaten.

Nurbaki Hoca’nın eserleri, bunları ayetlerin ışığında, bazen bilimle de ilişkilendirerek katman katman açıyor.



Eğer bu sohbet sizde de bir merak uyandırdıysa, bahsettiğimiz kaynaklara; Amme Cüzü Yorumuna, Bakara Suresi Yorumuna, Ayet-el Kürsi Yorumuna bir göz atmanızı gerçekten tavsiye ederiz. Çok daha fazlası var orada…

Gerçekten Cenneti İstiyor Muyuz?

Ve belki de kapanışta şu soruyu kendimize sorabiliriz: “Cenneti gerçekten ne kadar istiyoruz?” Ama lafta değil… Nurbaki Hoca’nın dediği gibi “Ona müşteri olacak kadar, bu isteğimiz, kalbimizdeki o samimiyetle, günlük hayattaki amellerimizle, davranışlarımızla ne kadar örtüşüyor? Kendi içimizdeki o müşteri olma potansiyelini nasıl daha iyi anlayıp harekete geçirebiliriz?”

Belki de bu sorular üzerine düşünmek bile o yolda atılmış bir adımdır.

Bu düşündürücü yolculukta bize eşlik ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Başka bir sohbette yeni keşiflerle buluşmak ümidiyle şimdilik hoşça kalın.


Not: Bu podcast yayını, Haluk Nurbaki Eserlerinden faydalanılarak yapay zekâ ile oluşturuldu. Her soru, bir sayfa açtırır. Kitaptan Sohbet, takipçilerden gelen sorulara Haluk Nurbaki’nin eserlerinden yola çıkarak cevaplar arayan özel bir podcast serisidir. Bu programda, kitap içerikleriyle oluşturulan metinler; iki karakterin samimi ve düşündürücü diyaloğu eşliğinde yapay zekâ ile hayat bulur. Her bölüm, bir soruyla başlar ve bizi bazen bilimin sınırlarına, bazen de kalbin derinliklerine götüren bir anlam yolculuğuna dönüşür.

Bu sayfanın kısa adresi: https://nurbaki.org/7782