Afyonkarahisar’ın kalbinde, tarihe ve geleneğine şahitlik eden Sultan Divani Mevlevihanesi, 17. yüzyıldan günümüze uzanan tarihi bir mirasımız. Mevlana Celaleddin Rumi’nin torunlarından biri olan Sultan Divani’nin ismini taşıyan bu müze (ve Mevlevi Camii), sadece bir yapı olmanın ötesinde, geçmişin yankılarını taşıyan manevi bir köprü vasfında.


Nurbaki’yi Takip et


Mevlevihanenin inşası 1710 yılına kadar uzansa da, 1844’te Sultan Abdülmecit tarafından yenilenmiş ve 1908’de son şeklini almış. Bu görkemli yapı, sadece Mevlevi ayinlerinin icrasına ev sahipliği yapmakla kalmamış, aynı zamanda Mevlevi kültürü ve geleneğinin öğretildiği bir eğitim merkezi olarak da hizmet vermiş.



Sultan Divani Mevlevihanesi’nin avlusuna adım attığınızda, sizi tarihi bir atmosfer sarıyor. Derviş odaları, matbah, hamuşane ve semahane gibi yapılar, Mevlevi yaşamının her anına dair ipuçları veriyor. Müzede sergilenen Mevlevi giysileri, ayinlerde kullanılan aletler ve el yazmaları ise bu manevi geleneğin zenginliğini gözler önüne seriyor.

Sultan Divani Mevlevihanesi’ni özel kılan bir diğer unsur, Mevlana’nın torunlarından Aba Puş-i Veli, Sultan-ı Divani Mehmet Semai Çelebi, Hızırşah Çelebi ve Şah İsmail’in oğlu Elkas Mirza gibi önemli Mevlevi şahsiyetlerinin türbelerinin burada bulunması.

Zamanın yıpratıcı etkisine rağmen hala dimdik ayakta duran Sultan Divani Mevlevihanesi, sadece Afyonkarahisar’ın değil, tüm ‘nin önemli bir kültür mirası. Bu müzeyi ziyaret ederek Mevlevi geleneğini yakından tanıma, tasavvuf felsefesinin derinliklerine dalma ve tarihin izlerini takip etme imkanı yakalayabilirsiniz.

Sultan-ı Divani Mehmet Semai Çelebi kimdir?

15. yüzyılın sonlarında Afyonkarahisar’da doğan Sultan-ı Divani Mehmet Semai Çelebi, Mevlevi geleneğinin en önemli isimlerinden biridir. Mevlana Celaleddin Rumi’nin torunlarından biri olan Semai Çelebi, babası Abâpûş-ı Bâlî’den aldığı manevi terbiye ve ilmiyle öne çıkan bir mutasavvıf, şair ve eğitimci olarak tanınır.

“Sultan-ı Divani” lakabını almasının birkaç sebebi vardır. Bir rivayete göre, Timur tarafından Semerkant’a götürülen ve daha sonra Şah İsmail tarafından Tebriz’e nakledilen Divan-ı Kebîr’i, rüyasında gördüğü Hz. Mevlâna’nın manevi işaretiyle Tebriz’e gidip getirmesi bu lakabın sebebidir. Bir diğer rivayete göre ise, Divan edebiyatına olan hakimiyeti, şiirlerindeki ustalığı ve güzel semâ yapması bu lakabın verilmesine neden olmuştur.

Mevlevilik Işığında Bir Ömür

Semai Çelebi, Mevleviliği Anadolu’ya yaymak için büyük çaba göstermiştir. Konya, Bursa, ve Edirne gibi önemli şehirleri dolaşarak Mevleviliği tanıtmak için vaazlar vermiş ve müritler edinmiştir. Mevlevilikte “Çelebilik” makamına yükselen Semai Çelebi, uzun yıllar hizmet yürütmüştür.

Divan şiirinin önemli temsilcilerinden biri olan Semai Çelebi, tasavvufi şiirleriyle tanınır.

“Sultan Divanî’nin, Konya Müzesi Kütüphanesi’nde tasavvufî mensur bir Risâle’si vardır. Onun mesnevî, gazel, murabba, müseddes, kıta ve tuyuğ şeklindeki, şiirleri aşağıda kaynaklarda verilen eserlerde kayıtlıdır. Sultan Divanî’nin, pek çok eserinin olması ihtimal dahilinde olup, bunların Afyon Mevlevîhanesi yangınında yanmış olabileceği ihtimali söz konusudur. (bkz. yesevi.edu.tr)

1530 yılında vefat eden Sultan-ı Divani Mehmet Semai Çelebi, Afyonkarahisar’daki Mevlevihaneye defnedilmiştir. Türbesi günümüzde de ziyaretçilere açıktır ve Mevlevi geleneğine ilgi duyanlar için önemli bir ziyaret noktasıdır.

Semai Çelebi’nin mirası sadece şiir ve tasavvufla sınırlı değildir. O, aynı zamanda bir eğitimci ve rehberdir. Mevleviliği Anadolu’ya yaymak için gösterdiği çabalar ve yetiştirdiği müritler sayesinde Mevlevi geleneğinin yaşatılmasında önemli rol oynamıştır.