İslam’daki bütün ahlâkî müesseseler gibi sabır da meskenete kaçamaz. Fert ve cemiyeti öldürücü marazî şekle dönmez; zira zafer gayret hudutludur.


Nurbaki’yi Takip et


Gayretin Kulluk ve Zaferle İlişkisi

Ahlâk-ı Muhammedî’de gayret, teşebbüs ve hamlenin en üstün tarzıdır. Öyle ki mümin, sabrın sırrını içti mi, artık İslâm’ın muzaffer olmaması mümkün değildir. Zira bu zafer, aslında Allah’ındır.



Allah mağlûp edilebilir mi? Daha doğrusu mümin, gayretinin harekete gelmesini zafer sayar. Netice kendi ölçülerine bağlı değil, takdire hastır. Yâni insanın kulluk vazifesi, gayretin dinamizmasından ibarettir. Sabır, hâdisenin hazırlanışına intizar veya neticeye kader ölçüsünde ve kulluk çerçevesinde itaatidir.

Gayret, bitmez teşebbüsler, sönmez çalışma ve didinme sanatıdır. Hatta şöyle ifade edebiliriz: Bir Müslümanın başına günde bin defa felâket gelse, bin defa sabreder ve bin defa da gayret ve teşebbüs eder. Allah’ın hoşuna giden budur. Ahlâk-ı Muhammedî’deki kulluk da budur.

Gayret o sırdır ki, insanın, insanlığındaki gönül unsurunun tahrik oluşunu gösteren en üstün bir kıymettir. Bu tahrikin olmayışı gayretsizlik, zillet alâmetidir.

Tasavvufta Gayretin Yeri ve Anlamı

Hemen yarın kıyametin kopacağını bilsek dahi, gayretimizi bir zerre eksiltmeye mezun değiliz. Onun için bütün dünya ihtiraslarından elini çekmiş meczup İslâm dervişleri, sokakların taşlarını çerçöplerini toplayıp bir kenara biriktirip, Müslümanlara zarar vermesini önlemeğe gayret göstererek vakit geçirir.

Zira gayret, Allah’a ve sevdiğine köleliğin en tabiî bir neticesidir.

Meşhur Necmüddînî Kübrâ Hz. leri Moğol ordusunun Türklüğe karşı açtığı imha savaşına katıldı. 110 yaşındaydı ve istilâyı -daha Cengiz zihninde tasarlamadan- haber vermişti. Harp sırasında şehit olduğu zaman avucunda kâfir bir Moğol askerinin perçemi vardı. Ölüsünün elinden Moğol askerinin saçını keserek kurtardılar.

Gayretin tasavvuftaki formülü şudur: «Bir günü diğerine denk olan ziyandadır- Hadîs-». Yani Müslümanın her ânı bir evvelki andan daha çalışkan, daha gayretli olacak.


Kaynak: Dr. Haluk Nurbaki, Sonsuz Nur

Bu sayfanın kısa adresi: https://nurbaki.org/7422