İttika insana yaraşan bir şeref borcudur. Kul olduğunu sezip, yüce yaratanına karşı mesul olduğunu fark etme haysiyetidir. Acaba bu duygu herkeste var mıdır ve zorunlu mudur? Bu sorunun cevabı çok önemli.
Nurbaki’yi Takip et
Allah insanı yaratıp dünyaya gönderince, onu bu madde mekânında iki önemli aletle donattı: Biri akıl, diğeri, kalp.
Akıl ve Kalbin İşlevleri
Akıl, çevre ilgilerini beyin kompüteri aracılığıyla değerlendirerek doğru olanı bulma ve yapma yargısıyla görevlidir. Ancak sermayesi sınırlıdır. Milyonlarca ışından ancak yedi tanesini görerek; akıl almaz minikler mesafesini, uzayın sonsuzlukların, koskoca evren muammasının içinden elindeki mezurayla nasıl çıkacak? Bilgisayar da ne kadar kısıtlıysa, yargıları o denli yanlış olur.
İşte! Allah insana akıldan çok daha hassas harika bir alet daha vermiştir: Gönül.
İnsan, gönül sayesinde evrenin sonsuz mesafelerinden mesajlar almakta ve gerçekleri kolayca sezebilmektedir.
Kalbin Hassasiyeti ve Manevi Saflığı Koruma
Akıl ve kalp birlikte insanın bilincine devamlı ışık tutar. Yanlışta kalmasını engeller. Ne çare ki çok önemli olan kalp aleti çok hassastır, ufacık kire, pasa tahammülü yoktur.
İnsan bu aleti kirletmediği takdirde her an bilinçli, ışıklı ve gerçeği görmeye adaydır.
Akıl – kalp ikilisinin bilince yaktığı ilk ışık kimlik kartımızdır. Yani, yaratılmış olmanın idraki. Bir yönüyle ittika, insana iç dünyasından gelen inkârı mümkün olmayan İlâhî bir gerçektir. İçgüdüden dahi binlerce kat güçlü, vazgeçilmez bir insanlık duygusu, insanın şeref ve haysiyet hassasıdır.
Gönlünü nefsle kapatıp dünya hırsına kapılanlar bu cereyandan mahrumdur. Fakat unutmayınız! Bu cereyan bu ışık insana doğuştan kesinlikle eşit olarak verilmiştir.
- Şu hâlde Kur’an bu [Bakara Suresi] ikinci ayetinde[1]: «İşte o kitab, gönül ceryanını kaybetmeyenleri sonsuz güzelliklere çıkarıcıdır» buyuruyor.
- “Benim cereyanım var.” dersen… Bu defa [Bakara Suresi] üçüncü âyet[2] “O halde madem kalp cereyanın var; gayba îman et, bunu namaz kılarak, infak ederek göster.” diyor.
İttika zorunlu bir insanlık mesuliyetidir. Allah’a karşı bir kulluk bilincidir. Her inanç, içgüdüden binlerce kat güçlü olarak verilmiştir ve de en zorunlu insanlık borcudur.
Mânâ ilminin yüceleri[3] ittikayı, bir küçük çocuğun anne ve babasına duyduğu sevgi, güven, çekinme ve saygı duygularının tümü olarak Allah’a karşı duyma hissine benzetmişlerdir.
Anlattıklarımızdan, ittikayı kalbe ait bir özellik sanmayın.
Kalp zaten gerçeğin kapısındaki penceredir. İttika bilinçteki bir ışıktır ve nefse verilen görevdir.
Nefs ve İttika Arasındaki Bağlantı
Nefs, bilinçteki cereyanı görünce önce «levm» adlı arayıcı bir şüpheye, daha doğrusu müspet bir arzuya düşer. Bu hevesten ittika doğar. Artık o nefs namaz ve infakı yük edinmez, zevk edinir.
Nefsi bir perde olarak fark keder, onun bizi kendisine râm etmesinden korkarız ancak unutmayalım ki kişilik kartımız nefstir.
Nefs arınmadıkça biz, biz olamayız. Cennete davet olan da cehenneme bizi sürükleyen de nefstir.
Kur’an’ın Rehberliği ve Nefsin İmtihanı
Böylesine zor ve çetin bir oyunu tek başımıza oynayamayız. Kur’an bu çetin imtihanı çözmemizde tek kaynaktır. Onun için «Zâlik’el-kitâb»‘dır. İşte onun için «O kitab hidayete çıkarıcıdır.»
Ancak, mutlaka bilincimizde ittika ışığının yanmasını istemektedir. Eğer böyle olmasaydı Elest’ten bugüne kadar süren dünyadaki büyük imtihanın anlamı kalmazdı.
Allah buyuruyor ki:
“Ben size hiçbir ilmin çözemeyeceği akıl almaz bir gönül makinası verdim[4]. Madde ilimlerinin hiçbir zaman erişemeyeceği milyonlarca kompüter kayıtlarını yapıp, çözen akıl verdim[5]. Şimdi siz bu üstün aletlere sahip olmanın önce şeref borcunu ödeyin ve: ‘Ben bir kulum, beni yaradan bir Allah var, O’na karşı mes’uliyetlerim olmalı’ deyin[6]. İşte o zaman, evrenin en nazlı kitabı size tüm çıkış yollarını gösterecek; sizi hidayete erdirecektir.[7]”
İttika hikmetini böylece öğrendikten sonra, şimdi hidayeti daha derinlemesine öğrenmeye çalışalım…
Mademki ittika nefse yönelik emirdir. O halde hidayet de büyük ölçüde nefse has bir kurtuluş sırrıdır. Nefs nerededir ve nereye gelince hidayete erecektir? İşte bu soruyu da cevaplarsak hidayete daha yakîn olacağız.
Nefs ve Hidayet Yolculuğu
Nefs, bilinçten aldığı mesajla ittikaya geçer… Ya da bünyesinde ittika başlar. Ne çare ki nefs büyük ölçüde dünya peşindedir. Zaman içinde kalp cereyanını almaz olur. Bir yandan da ittika duymasına rağmen benliğinden tam sıyrılamaz.
Kur’an sırrı, nefsin bu iki çıkmazına karşı büyük tedbirler getirerek… Nefsi (perdesi kalınlaşıp) küfür haline geçmekten kurtarır. Kur’an bu büyük hidayet lütfunu bahşederken, insan kompleksinin (Ruh, Nefs, Beden, Kalp) bütün yanlarını etkiler. Onu [İnsanı], ölü bir makina olmaktan çıkarıp, Hay sırrıyla en randımanlı şekilde çalışır hale getirir.
İçerik no: 7139
Kaynak: Bakara Suresi Yorumu, Dr. Haluk Nurbaki
Dipnot
- [1] Editör notu: “Zalikel kitabu la reybe fih, huden lil muttekin.” Bakara,2.
- [2] Editör notu: Haluk Nurbaki zımnen yorumluyor. Ayetin okunuşu: “Ellezine yu’minune bil gaybi ve yukimunes salate ve mimma razaknahum yunfikun.” Bakara,3.
- [3] Editör notu: Mana İlminin yüceleri bağlamında, Nurbaki’nin genellikle eserlerinde atıf yaptığı zât’lar: Hz. Hacı Bektaş-ı Veli, Hz. Abdülkadir Geylani, Hz. Mevlâna, Hz. Şems, Hz. Muhyiddin Arabi, Hz. Yunus Emre, Hz. Ahmet Yesevi… Ayrıca ismini zikretmediği ancak önemli olduğunu ifade ettiği Dervişânlar.
- [4] Editör notu: zımnen yoruma binaen referans olabilecek ayet; Mülk Suresi, 23.
- [5] Editör notu: zımnen yoruma binaen referans olabilecek ayet; Haşr Suresi, 24.
- [6] Editör notu: zımnen yoruma binaen referans olabilecek ayet; Zariyat Suresi, 56.
- [7] Editör notu: zımnen yoruma binaen referans olabilecek ayet; Bakara Suresi, 2.
Alt Konular: İttikanın tanımı, akıl ve kalbin işlevleri, kalbin temizliği, nefsin rolü, Kur’an rehberliği, hidayet ve nefis ilişkisi.