Sure-i Yusuf’ta buyrulduğu gibi Kur’an-ı Kerim Levh-i mahfuzun Arapça’ya çevrilmiş bir özetidir. Yani dediğimiz zaman bütün kâinatın, âlemlerin ne kadar bilgisi, yazgısı varsa bunları ihtiva eden dev bir “Kompüter merkezi” demektir “Levh-i mahfuz” aslında. Bunun lisana çevrilmiş, şifrelenmiş, aynı zamanda da emirler haline gelmiş fevkalade özel, mümtaz bir şekli…


Nurbaki’yi Takip et


Kuran’ın Kalp ve İman ile İlişkisi

Onun için -ı Kerim’in (yine kendi diliyle) bir insana hitap edebilmesi için mutlaka gönlünde Allah’a karşı bir sorumluluk olması lazım. Yine Yüce kitabımız biliyorsunuz başlangıç kısmında, yani Sure-i Bakara’nın hemen ikinci ayetinde “Bu kitap insanları hidayete çıkaran kitaptır (!)” demiyor… “Ancak! Muttakileri hidayete çıkaran kitaptır!” diyor.



Demek ki gönülde bir delik istiyor. Çünkü insanın zaten diğer bütün varlıklardan (evrendeki bilmediğimiz varlıklardan dahi) en farklı en mümtaz yanı gönlüdür, kalbidir. Eğer insanın kalbinde Allah’a karşı bir sorumluluk duygusu olursa (ki “İttika” diyebiliriz, “Haşyet duygusu” diyebiliriz), o zaman Kuran insanın bütün madde ve manasını sarmış oluyor. Kuran’ın dinlenmesi bu yüzden farzdır. Sırf kalpteki bu kompüter merkezlerini çalıştırsın diye.

Kuran’ın yine bir özelliği “Aslında insanın iç dünyasında bir Kuran vardır.” Kuran okundukça insanın iç dünyasındaki şalterler düşerek adeta Kuran’ı yaşar. Onun için Kuran çok mucizevi… Yani insan nerede duysa kulağını kabartması, fırsat buldukça okuması lazım.

İnsan dünyanın yılgınlığından, yorgunluğundan ancak böyle ayılabilir.

Yani Kuran okumayan, kılmayan bir insan koma halinde demektir. Bu komadan çıkması için mutlaka namaz kılıp, Kuran okuması lazım. Başka türlü hiçbir insan “Ben zihnimde yaşıyorum…” işte “Ben iyi insanım…” filan diye kendi kendini aldatmasın! Allah yaptığı makinenin nasıl işleyeceğini tarif ediyor [zımnen]; “Namazla işler Kuran’la işler” diyor. Biz kalkıp da buna ek yapamayız!

Kuran’ın Evrensel Etkileşimi

“Çağımızda Kuran-ı Kerim’in yeri nedir?” dediğiniz zaman, bunu eskiden fark edemiyorduk. Yani Kuran’a inananlar vardı karşı çıkanlar vardı inanmayanlar vardı. Doğrudan doğruya ‘e karşı çıktığı için Kuran’a düşmandı. Ama çağımızda öyle bir noktaya geldik ki, birdenbire Kuran bilimsel bir ışık yaktı insanlara…

Bunu en iyi ifade eden Roger Garaudy‘dir. Biliyorsunuz dünyanın en tanınmış Marksist’idir. Bu adam çeşitli konularda eserler yazmış… Bilhassa Katolikliğin tenkidini yazmış[1]. Ateist tanınmış filan. Bu adam günün birinde pat diye bir beyanda bulundu:

“Ben inceledim tetkik ettim, dünyadaki bütün kitaplar, bütün mesajlar zaman süreci içerisinde değerini kaybeder en güçlü eser, en çok yüz sene yaşar. Bunun bir tek istisnası vardır, Kuran’dır. Hiçbir şekilde değerini kaybetmeyen, gittikçe değeri anlaşılan tek kitaptır” diyor. Kuran’ın üzerine çok güzel bir ifadedir. olarak da bunu teyit etti[2].Yani ağzından laf olsun diye söylemedi.

Gönlünde açık bir pencere olan mutlaka Kuran’ın hikmetini fark ediyor. Hangi ortamda olursa olsun hangi dinde olursa olsun hangi toplum içerisinde yaşarsa yaşasın… Aslında yüce kitabımızı eline alan kimse bir bilim adamıysa derhal iman etmesi lazım. Çünkü daha ilk cümlesinde, Fatiha’sında “Âlemlerin Rabbi” diyor!

Hâlbuki Kuran gelene kadar herkes âlemi bir tane zannediyordu. Kuran’ın âlemler takdimi dahi bilimin maverasıdır.

Kuran öyle bir girişle bütün evrenleri ilmen kucaklamış ki, Onun için bir tarafına kıpırdayacak şeyi yok. Kanaatime göre bu devirde ilimden zerre nasibi olan bir insanın Kuran karşısında tereddüte düşmesi ilmi inkârdır… Dün İslamiyet’i inkârdı, bugün ilmi inkârdır.



Cehalete Karşı Mücadelede Efendimizin Mucizesi

Zaten Fahr-i Kâinat Efendimizin en büyük mucizesi, yeryüzüne inzal olduğu zaman “Siyasi bir otoriteye karşı değil, cehalete karşı gelmesidir. Onun için dinimizin karşıtı Nemrut yahut Firavun değil, Ebu Cehildir! Yani cehalete karşı gelmiştir.

Binaenaleyh, cehalete karşı gelişini Kuran mucizesiyle göstermiştir. Onun için Efendimize “Bize mucize ver!” dedikleri zaman “Benim mucizem kelamdır, Kuran’dır.[3]” buyuruyordu.

İçerik no: 7067


Kaynak

Dr. Haluk Nurbaki’nin Televizyon Programından redakte edilerek hazırlanmıştır. Tamamı: https://www.youtube.com/watch?v=GzVNxnNaTMg


Dipnotlar

  • [1] Editör Notu: Garaudy, özellikle “From Anathema to Dialogue” kitabında Hristiyanlık ile Marxizm arasında köprü kurmayı amaçlamış, bu bağlamda Katolikliğe yönelik eleştirel analizlerini dile getirmiştir. Ayrıca, “Marxist-Christian Dialogue” adlı çalışmasında da Hristiyanlıkla ilgili eleştiriler ve sosyalist bir bağlamda dinin rolü üzerine görüşlerini açıklamıştır.
  • [2] Roger Garaudy, 1982 yılında İslam’ı kabul ederek Müslüman olmuştur. Bkz. http://kaynak.info.tr/independent
  • [3] Buharî, Fezâilu’l-Kur’ân 1, Î’tisâm 1; Müslim, İman 239, (152).
Bu içeriğin kısa adresi: https://nurbaki.org/7067