Kur’an, Müslümanların zulüm karşısında tek bir yürek gibi çarpmasını emrederken, buna ait sayısız örnekleri de sergiler.
Nurbaki’yi Takip et
Cenâb-ı Hak Lût Kavminin helâk edilmesini emrederken, Cebrail (A.S):
- Ya Rabbi, şu anda 70 bin Müslüman, teheccüd namazında bulunuyor. Bu kadar çok insanın helâk edilişindeki sır nedir?
Diye niyaz edince Cenâb-ı Hak, lisan-ı hikmetle şöyle buyurdu:
- O kadar Müslüman, sayıları sadece 32 olan kâfirlerin ahlâksızlığına ve küfrüne karşı kayıtsız kaldıkları için helâk olacaktır.
Öyle de oldu.
İlahi Ceza
Salih Peygamberin (A.S.) kavmi ise, cennetten gönderilen devenin bir kâfir tarafından öldürülmesine ses çıkartılmaması yüzünden helâk edilmişti.
Bu bakımdan zulüm hâdisesi, sadece masum ve mazlum insanların değil bütün inananların imtihanıdır.
Bütün maddî ve manevi imkânlarımızı zulme uğrayan Müslümanlar için seferber edecek ve inşallah Gadab-ı İlâhî’den mahfuz kalacağız. Ama savaşa gerek kalmadan, zulmü sadece bir ültimatomla durdurabilecek güce sahipken kılını bile kıpırdatmayanlar, başlarına gelecek İlâhî cezayı titreyerek beklesinler.
İslam’ın ilk şehidi olan Hz. Sümeyye işkenceler altında öldürüldüğü vakit, Fahr-i Kâinat Efendimiz (S.A.V.):
- “Küfrün işi bitti” ve Sümeyye şehit edildiği an, “İslamiyet‘in zaferi kesinleşti” dememiş miydi?
Evet, şimdi verilen İslâm şehitleri, inşallah çok yakın gelecekteki İslâm zaferinin şahitleri hükmüne geçecektir. Ve bu zaferin süresini kısaltmak da Müslümanların elinde görünmektedir.
Haccac’ın Zulmü
İslam’ın ilk yıllarında yaşanmış olan birçok hâdise, bu konuda ne yapmamız gerektiğini ortaya koyar ki, bunlardan biri de Haccac’la ilgilidir.
Haccac-ı Zalim‘in yaptığı akıl almaz işkenceler karşısında Müslümanlar gizlice bir evde toplanmış ve o zulümden kurtulmanın çarelerini araştırmaya başlamıştı. Bu kişiler arasında, eskiden beri süregelen kan davalarından ötürü birbirine düşmanlık besleyen Müslümanlar ve yaşlı bir sahabe de bulunuyordu.
Çeşitli fikirler ileri sürüldükten sonra, o yaşlı sahabeye Efendimiz’in (S.A.V.) bu konuda bir tavsiyesi olup olmadığı soruldu.
Hayatta kalan son sahabelerden biri olan o yüce insan, bu soruya “Evet var” cevabını verdikten sonra:
“Peygamberimiz (S.A.V.) böyle durumlarda ‘Birbirine düşman da olsalar, bütün Müslümanların kucaklaşmasını ve sonra hep birlikte dua etmesini tavsiye buyurdu.’ Biz de öyle yapamaz mıyız?“
Bunun üzerine o evde bulunan bütün Müslümanlar, gözyaşları içinde birbirine sarıldılar ve helâlleşerek vecd içinde dua ettiler. Sabah namazını kılıp dışarı çıktıklarında, Haccac-ı Zalim ölmüş bulunuyordu.
Evet, Allah ve Resulünün aşkıyla gerçek insaniyet mertebesine yükselenlerin dualarına, süper devletler de olsa hiçbir güç dayanamaz!
Zulme karşı yüreğimizdeki nefret ve kalbimizdeki iman alabildiğine şiddetlenmeli ve ölen Müslümanlar, bütün Müslümanların gerçek manada dirilmesine vesile olmalıdır.
Dileğimiz O Ki…
Niyazımız odur ki, gücünü Allah ve Resulünden sonra Fatih veya Muratlardan alan pırıl pırıl bir nesil ortaya çıksın ve oluk oluk akan Müslüman kanları, kokuşmuş fikir ve kültürlerle beyni yıkanan gençlerimizi de kendine getirsin!
Sevgili kardeşlerim.
Bin bir türlü makyajla güzel görünüp, yuvalarımıza kadar giren ve başta yavrularımız olmak üzere bizleri arkadan hançerleyip, kanımızı içen cadıyı artık görmek ve başkalarına da göstermek zorundayız.
Zulüm karşısında kayıtsız kalırsak
Ondan sonraki hamlemiz ise, kimin kulu, kimin ümmeti ve kimin torunları olduğumuzu idrak edip, sadece Müslümanları değil, kendimizi bütün insanlığı kurtarmakla vazifeli kılmaktır.
Aksi takdirde Fahr-i Kâinat (S.A.V.) Efendimizin huzuruna varmaktan utanacak, o yolda canlarını feda eden milyonlarca şehidimizin ve toprak altında yatan 70 bin velinin kemiklerini sızlatacağız!
Zulme karşı kayıtsız kalırsak, inanın ki okuyacağımız Fatihalar bile yerine ulaşmaz!
Kaynak: Dr. Haluk Nurbaki, İmanla Gelen İlim kitabından redakte edilerek derlenmiştir.