Gönül bir makineyse, yakıtı imandır. Peki senin gönül motorun çalışıyor mu?


Nurbaki’yi Takip et


Transcripsiyon:



Merhaba! Bugün Haluk Nurbaki’nin metinlerine, özellikle de gönül kavramına şöyle bir yakından bakacağız.

Gönül Makinesi: Nurbaki’nin Merkezî Kavramı

Elimizdeki kaynaklar Nurbaki’nin, imanın ve anlamının tam merkezine koyduğu bu kavramı nasıl işlediğini gösteriyor. Şöyle dikkat çekici bir ifadesi var Nurbaki’nin, oradan başlayalım istersen…

“Demek ki gönül dediğimiz, Cenabıhakk’ın gönül makinesi diye yaratıp göğsümüze kalp olarak taktığı, kalbin içinde sırlaştırdığı özelliğimiz. İmanla yaşar, iman yoksa ölür.”

Oldukça iddialı bir giriş değil mi? Bu gönül makinesi ne demek, biraz açalım mı?

Kesinlikle çok güçlü bir tanım. Nurbaki burada gönlü, hani bildiğimiz o duygusal gelgitlerden ibaret görmüyor… Çok daha öte bir şey, yani Allah’ın bize özel olarak verdiği, imanın yeşerdiği, hakikati sezebildiğimiz manevi bir yetenek gibi…

Gönül Makinesinin Yakıtı Ne?

Adeta bir… Evet “makine” diyor. İşte bu makinenin çalışması, yani gönlün aktifleşmesi Nurbaki’ye göre, bu yüzeysel bilgiyi… Hani derler ya “buzdaki yazı gibi” olanı aşıyor. Derin bir kavrayış kapısı açıyor.

Akıl, tabii ki çok önemli. Ona şüphe yok ama tek başına yetmiyor sanki. “Gönlün devreye girmesi şart.” diyor.

İman Olmadan Gönül Neden Susar?

Yani bu makinenin çalışması için yakıtı iman mı oluyor?

Aynen öyle.

Peki, Nurbaki’ye göre iman yoksa tamamen işlevsiz mi kalıyor bu makine?



Kapanıyor. Bu durum özellikle ilahi metinleri, yani Kur’an’ı anlama çabasında daha da belirginleşiyor sanki. Akıl metni çözebilir, evet. Analiz edebilir, kelimelere bakabilir ama Nurbaki’ye göre Kur’an’ın ruhuna nüfuz etmek için, işte o gönül bağlantısı gerekiyor.

Sırr-ı Muhammedi ve Gönül Bağı

Tam bu noktada Nurbaki’nin şu sözü aklıma geliyor. Sanırım burayla çok ilgili…

“Bizlerin Kur’an’ı anlamamız ancak Fahr-i Kainat Efendimize gönülden aşkı olmayanın değil Kur’an’ı anlamak okumaya bile mecali yoktur.”

Yani diyor ki Kur’an’ı anlamak sadece zihinsel bir çaba değil. Aynı zamanda Peygamber efendimizin o manevi özüyle (Nurbaki buna sırrı Muhammedi diyor) bir bağ kurmak lazım. Bu bağ kurulmadan metnin hakiki derinliğine inilemez. Öyle mi anlıyoruz?

Kesinlikle! Bu Sırr-ı Muhammedi ile kurulan gönül bağı Nurbaki için adeta Kur’an’ın kapısını açan bir anahtar ve bu bağlantı ihmal edilince, yani gönül faktörü göz ardı dilince sonuçlarda ağır olabiliyor, Nurbaki’ye göre.

Gönlü Ölenlerin Tehlikesi

“Gönlü ölenler” yani onun ifadesiyle… “Rikkatini, o inceliği, acıma duygusunu, imanını, şefkatini” kaybedenler hani Fatiha suresinde geçen mağdubin var ya, Allah’ın gazabına uğrayanlar işte o sınıfa dahil olabileceğini ima ediyor.

Gönlün Bir Diğer İşlevi: Derin Anlayış

Fiziksel hastalıkların bir tedavisi bulunur belki ama Nurbaki çok net. “Manevi olarak ölmüş bir gönlün çaresi yok.” Bu da aslında manevi hayatın ne kadar ne kadar hassas ne kadar hayati olduğunu gösteriyor.

Manevi ölüm ve çaresizlik. Bu gerçekten insanı düşündüren hatta ürküten bir uyarı. Nurbaki’nin gönle yüklediği bir başka önemli işlev daha vardı, değil mi? Olayların iç yüzünü anlama yeteneği. Bunu da akıldan çok gönülle ilişkilendiriyor.

Evet. Evet. Kesinlikle. Ona göre olayların sadece dış yüzünü görmek değil, ardındaki ilahi maksadı, hikmeti yani o derin manayı sezebilmek. Bu yeti sınırlı kalmıyor. Daha çok bu canlı, imanla çalışan gönlün bir fonksiyonu. Yani hayatı ve ilahi işleyişi daha derinden kavramak için sadece zihinsel analizin ötesinde, açık bir gönül gözüne, bir kalp basiretine ihtiyaç var. Bu da Nurbaki’nin sisteminde gönlü hem imanın hem de dünyayı anlamlandırmanın tam merkezine oturtuyor.

Aklı Dışlamadan, Gönlü Merkeze Almak

O zaman şöyle bir toparlayabiliriz belki. Haluk Nurbaki’nin bize çizdiği çerçevede gerçek iman ve Kur’an’ı derinlemesine anlama yolculuğu, aklı dışlamadan ama onun sınırlarını aşarak gönül dediğimiz o içsel mekanizmayı, o makineyi merkeze almayı gerektiriyor.



Gönül bir motor gibi, sanki imanla çalışıyor. Hem inanca diri tutuyor hem de anlayışı derinleştiriyor.

Çok güzel ifade ettin. Akıl ve gönül Nurbaki’nin bakış açısında birbirini tamamlıyor aslında. Ama gönül özel bir sezgisel kapı açıyor. İmana dayalı bir kavrayış sağlıyor. Aklın tek başına ulaşamayacağı bir alan belki de.

Kendi Gönül Makinemize Bakmak

Bu derinlikli bakış açısı ışığında dinleyicimize şu soruyu yöneltelim o zaman. Sizin kendi gönül makineniz ne durumda? Yani ne kadar farkındasınız O’nun? Onu canlı tutmak, imanla beslemek ve o hakikati sezme yetisini aktif kılmak için bilinçli bir çabanız var mı?

Eğer bu konuları daha fazla merak ediyorsanız, Nurbaki’nin eserlerine doğrudan başvurmanızı tavsiye ederiz.


Not: Bu podcast yayını, Haluk Nurbaki Eserlerinden faydalanılarak yapay zekâ ile oluşturuldu. Her soru, bir sayfa açtırır. Kitaptan Sohbet, takipçilerden gelen sorulara Haluk Nurbaki’nin eserlerinden yola çıkarak cevaplar arayan özel bir podcast serisidir. Bu programda, kitap içerikleriyle oluşturulan metinler; iki karakterin samimi ve düşündürücü diyaloğu eşliğinde yapay zekâ ile hayat bulur. Her bölüm, bir soruyla başlar ve bizi bazen bilimin sınırlarına, bazen de kalbin derinliklerine götüren bir anlam yolculuğuna dönüşür.

Bu sayfanın kısa adresi: https://nurbaki.org/7742