Bu program, ile iki haftalık periyotlarda Dr. #HalukNurbaki instagram hesabında yapılan Nurbaki'ye dair programının canlı yayın arşividir.


Nurbaki'yi Takip et


Nurbaki’ye dair

O halde bir takım insanların sandığı gibi İslamiyet: teslimiyet adına bir yerde buluşup oturan, meskenette kalan insan değildir… Sonsuz gayretten sonra kaderin sonucunu görüp, lüzumsuz hareketlerle ona karşı gelmek, isyan etmek ahmaklığından kurtulan insandır. – Dr. Haluk Nurbaki



Moderatör: bugün 9 Nisan 2024. Yani 2024 ramazanın son akşamı son gecesi. O yüzden bugün için bir program yapma niyetiyle buluştuk Veysi Abi'yle. Ramazan, oruç ve Ramazan Bayramı'yla ilgili Haluk Nurbaki'den anekdotlar da paylaşacağımız bir program planlıyoruz. Bu şekilde başlamış olalım. Veysi Abi hoş geldin öncelikle, nasılsın?

Veysi nurbaki: Rabbime şükür, iyiyiz… Ramazan'ın son iftarını da yapmayı nasip etti. Çok huzurlu bir ramazan geçti Allah'ın izniyle. Tabii çok coşkulu bir zaman ramazan. Şimdi öncelikle şunu söyleyeyim de ondan sonra konuya gireceğim.

Şeker bunun neresinde?

Bu Ramazan Bayramı'yla ilgili… Rahmetli babam da öyleydi, ben de öyleyim en çok sinir olduğumuz konu Ramazan Bayramı'na “şeker bayramı” denmesi. Yani ramazan öyle bir ay ki; Kur'an'ın inzal olduğu ay olduğu için Allah büyük bir rahmet vermiş. Bütün rahmet musluklarını açmış, herkes kabiliyeti ölçüsünde bir şeyler dolduruyor bir şeyler alıyor bir şeyler kapıyor buradan…

Sen kalkıyorsun sonunda buna “şeker bayramı” diyorsun! Ya! Şeker bunun neresinde? Yani son derece sıkıntı verici bir şey, Allah affetsin! Çünkü rabbimin en nazlı aylarından biri demiyorum, en nazlı ayı. Çünkü bu ayda Kur'an inzal edildi. Bunun seneyi devriyesini yaşıyoruz. Bu da Allah'ın hakikaten coştuğunu ve rahmet musluklarını sonuna kadar açtığını gösteriyor. İnananlar yani müminler buradan kabiliyetleri nispetinde bir şeyler kazanıyorlar. İnşallah tamamladığımız Ramazan'da da kazanmışlardır.

Bu işin aslı ne? Ramazan ayı müminlerin revizyonu gibidir. Yani Allah yıl boyunca… işte müminlerin amelinde hataya düşmüş, gönüllerini dünya dürtüsüyle amel defterlerini tehlikeye düşürmüş insanları bir büyük manevi yıkamaya tabi tutuyor. Yani istiyor ki Allah, nimetlerinden herkes yararlansın ve bu yararlanmanın bu faydanın sonunda da herkes doğru yolu bulsun.

Yani Allah kullarının hepsinin Allah caddesine (yani sırat-ı müstakime) ermesini istiyor. Bunun için de baktığın zaman, “yaratan olarak” elinden geleni yapıyor. Gerisi tamamen kulların kabiliyetine kalmış bir durum. Dolayısıyla bu büyük manevi yıkamayı önemli olarak bir kafamızda yer etmemiz lazım.

İslamiyetin temel konusu namaz ve infaktır

Tabii bu manevi yıkamanın en büyük belirtisi ne, dersek. O da infak. Çünkü İslamiyet'in temel konusu namaz ve infaktır. Rabbim zaten bakara iki – üçte söylüyor “bu Kur'an muttakileri hidayete erdirir” diyor. Bundan sonra “muttakiler kim?” Diye diyor ki “Gayba iman edenler, namaz kılanlar, infak edenler” …

Dolayısıyla işin temelinde, yani bu da bakarada olduğu için ve Bakara'nın başında olduğu için, bakara da (Fatiha önsöz olarak gördüğümüzde) ilk sure olduğu için… Kur'an'ı Kerim'de bu çok önemli. Yani insanoğlunda kafadan diyor ki Allah “namazını kıl infakını yap!” Yani “ya rabbi ben hep namazımı kıldım ama infak yapamadım beni idare et!” Diyemiyorsun veya “ben hep infak ettim ama namaz kılamadım beni idare et!” Diyemiyorsun. Böyle bir mantık maalesef yok!

Bütün ashabın ortak yönü nedir?

Ama bu tabii manevi yıkamaya girince, bu infakta da böyle bir insanların içi kıpraşmaya başlıyor. İnfak etmeye hazır hale geliyorlar. Şimdi infak neden önemli? Efendimiz zamanında Ashab-ı Güzin'e sorsanız… hepinizin yani “bütün ashabın ortak yönü nedir?” Dersek, infaktır. Müminlerle paylaşmadır. Neleri var neleri yok müminlerle hep paylaşmışlar.

İşte ramazan, özellikle infakı harekete geçirmesi en katı gönüllerde bile “bir verme, paylaşma hevesi” uyandırması, o insanın manevi bir yıkanmaya tabii olduğunu gösteriyor… ama tabii ki şunu hiçbir zaman unutmayacağız: rabbime yaklaşım ancak namaz ve infak sayesinde. Yani bunun başka bir yolu yok. Neden, bunu böyle hasıl etmiş… Allah neden infak ve namazı ortaya sürmüş? Çünkü yarattığını biliyor!



Allah elindeki malı biliyor. Nefsin iki büyük hususiyeti iki büyük özelliğini yok etmek için Allah; namazla, infakı hasıl etmiş. Namaz gururu yok eder. Allah katında en kötü şeylerden bir tanesi gururdur, gurur! Nasıl yok ediyor? Günde 40 defa başını yere koyarak (secdeye koyarak) gururunu yontuyor. O zaman anlıyorsun ki, acizsin Allah'ın yanında. Sen, Allah'ın yanında acizsin… bu kafanı yere koya koya koya o gururunu yontacaksın ki, rabbin sana bir şeyler lütfetsin.

Bir başka konu da bu infak ve namazı getirmesinde… infak ise insanların en çirkin hissini yontar! Nedir bu çirkin his? İnsanlar Allah'a inanır ama Allah'ın kendisine hayat vereceğine şüpheyle bakar. Onun için de ne yapar? “Yarın öbür gün yaşlanırım, hastalanırım, ameliyat olurum” … şu olacak bu olacak, ben o paraları infak etmez, onları biriktirir bir köşeye koyar bir köşeye yığar… o yığdığıyla biriktirdiğiyle bir şeyler olacağını sanır.

Ama Allah'a inanıyorsan, Allah'ın sana takdir ettiği nimetlerin tümü seni imtihan içindir. Allah diyor ki “ben bu nimetleri veriyorum, bakalım paylaşacak mısın paylaşmayacak mısın?” Paylaşmıyorsan, zaten insanlık kılıfından çıkıyorsun, diyor. Ve bu Allah'ın gerçek müminleri kendi tahtı tasarrufunda… ramazanda yıkayıp arandık sonra, ramazan ibadetlerine devam ederlerse onları yine himayesi altında, bir sonraki ramazana kadar eriştirir. Ama toplu olarak bu bakmak lazım… birazdan oruç konusuna geleceğiz, olay sadece infak ve namazla bitmiyor. Bedeni oruç tutmakla da bitmiyor. Dolayısıyla bu ibadetleri ramazandan sonra da devam ettirmek gerekiyor.

Gönüllerin zaferi

Ramazan her şeyden önce gönüllerin zaferidir. Yani insanın imana yöneliş, Allah'a varış noktalarındaki büyük bir nimeti ilahidir. Kur'an inananlara verilmiş büyük bir nimetti ilahi. Tabii bu nimetti ilahiden faydalanabilmek, bu nimeti ilahinin sırrından bir şeyler elde edebilmek için gönlümüzün açık olması lazım. Gönlün açık olması için de infak ve namazın tahakkuk etmesi lazım ki Kur'an'ın verdiği bu sırrı, bu güzelliği insanoğlu içinde biriktirebilir. Yani Ramazan'a baktığın zaman muhteşem bir ay ve insanların yanlışlardan dönmesini kolaylaştıracak bir ay. Çünkü herhangi bir zamana göre Allah, yanlışlarından dönmek isteyen insanlara karşı çok daha merhametli çok daha şefkatli çok daha istekli. Dolayısıyla bunu bir köşeye koyalım.

Ramazan'da ne oluyor? Tabii ramazan da kendimizi temizlememiz için bir fırsat önce oruçla başlıyor. Şimdi bu oruç dendiği zaman çeşitleri var. İlki “beden orucu”. Yani yemiyoruz, içmiyoruz Sünnet-i İlahi'yi yerine getiriyoruz. Çünkü Allah da yemez, içmez… böyle bir derdi yok Allah'ın. Dolayısıyla oruç öncelikli olarak bir sağlık mucizesi, sağlık reçetesi. Yani bedeni oruçta şunu görüyoruz… beden ne denli bir yenilenmeye tabii olduğunu ortaya koyuyor oruç. Yani bu kemik iliğinin yenilenmesinden, beyin damarlarının yumuşamasından ve sağlıklı çalışmasından… işte tansiyonla ilgili sorunların tümünden ve en önemlisi karaciğerdeki o büyük laboratuvarın tasfiyesinden yana tek ilaç… yani devamlı çalışan hücreler karaciğerde bulunuyor. Dolayısıyla bunun bir temizlenmesi lazım. Yani bunun da ilacı oruç. Çünkü bu karaciğer hücreleri kesintisiz çalıştıkları için çok yorgun düşerler. Ama iftara yakın birkaç saat içerisinde dinlenebilir sadece. Çünkü oruç tutan bir insan iftara yakın saatlerde, kanındaki bütün atık maddeler yanar. Yani bir kan açlığı meydana gelir. Bunun için de daha evvel tasfiye edilmiş ama yanmamış olan maddeleri de yakar. Dolayısıyla karaciğere bir dinlenme hasıl olur. Bunun da başka bir yolu yok.

Nurbaki “oruç reçete edilecek” derdi!

Rahmetli babam derdi ki “gün gelecek…” bunu hep tekrarlıyorum, her kimle konuşursak “…gün gelecek doktorlar orucu, abdesti ve namazı reçete edecekler.”

Dolayısıyla… şimdiden oruçla başladılar Allah'ın izniyle.

Moderatör: tabii tabii! Oruç uygulamaları var artık.

Intermittent dedikleri… yani uzun süreli açlıklar. Ama işte bizim gibi sahuru, iftarı… buna bakmıyorlar ama sonuç olarak gördüler ki, bazı şeyleri düzeltmek ancak oruçla mümkün. Şimdi hal böyleyken, böyle bir güzellik, sağlık reçetesi vermişken Allah sana, sen orucu nasıl ihmal edebilirsin? Bunu düşünmek bile mümkün değil! Yani Allah sana bedava beleş bir reçete veriyor. Al bunu uygula, diyor.

Moderatör: ben en çok neye gülüyorum, biliyor musun abi? Eskiden, hocamın kasetlerinde de var… doktorlar oruç tutmazmış da işte kademesi düşük taraftaki insanlar oruç tutarmış. Hani İslami bir gereksizlik gibi davranılıyorken, bugün dört gün oruç, üç gün oruç… işte ketozis evre yok otofajik evre… işte bağırsaklardaki bilmem şunlar ölüyor bunlar ölüyor, yeni hücre oluşumu başlıyor falan filan. O kadar övüyorlar ki, yani ben şimdi onlara baktıkça gülüyorum, biliyor musun?



Yani öyleydi hakikaten. Hastanede çoğu doktor hele şefler ağırlıklı olarak oruç tutmazlardı. Hatta bir gün cami vaazında diyor ki işte Nurbaki, vaazı veriyor… şefler geliyor dinlemeye hani “bakalım haluk hoca ne anlatacak?” Diye. Tabii onu görünce, camidekiler de ağırlıklı olarak gariban sınıfı. Yani hastanede işte teknisyen, memur… ne derler hademe filan gibi olan insanlar. Şimdi tabii doktorlar girince bunların hepsi kalkıyor ayağa yer açıyor şeflere. Oradan bağırıyor Nurbaki! “Burası cami” diyor. “Hiç kimseye apoletinden dolayı yer vermek zorunda değilsiniz oturun oturdunuz yere” diyor. Böyle tarafları var.

Yani sonuçta oruçtan kaçmak hattı zatında sağlıktan kaçmak. Bu işin, yani oruç bu bedenimize ve Allah'ın lütfettiği manevi bir reçete. Bu sağlık reçetesi ama sonuçta orucun maddi yönü bir de orucun bunlara ilaveten manevi yönleri var. Nedir? İnsanın ahlakındaki çirkinlikleri tasfiye ederek oruç tutması çok önemlidir. Hırslarını, kinlerini, kavgalarını… ondan sonra kızgınlıklarını, takdir-i ilahiye karşı isyanlarını ortadan kaldırması lazım. Sadece ben hani “ağzıma fermuar taktım, bir şey geçmiyor buradan” demekle olmuyor. Bunlara da çok dikkat etmemiz lazım. İnşallah dikkat etmişizdir hepimiz bu ramazanda.

Allah’ın kaderine ancak şükredilir.

Yani o denli ki oruç olan insanın başına her bir hadise gelse bile öfkelenmesi lazım. Niye? “Bu başıma gelen takdiri ilahidir” diyebilmesi lazım. Çünkü Allah'ın kaderine karşı gelinmez ancak şükredilir. Bunları da özellikle ramazan ayında, yani Allah'ın böyle coştuğu, rahmet kapısının sonuna kadar açtığı bir ayda çok daha dikkatli olup, yapmamız lazım. Pek çoğumuz zaten bu konuları hep biliyoruz. İnşallah, oruçlarımızı bu şekilde tutmuşuzdur.

Oruç aynı zamanda bir ahlaki eğitimdir. Tabii ki infakla, namazla… dolayısıyla abdestle bir bütün halinde yürüttüğümüz sürece bize gelecek çok fazla nimetler var. Ama bunların bir kısmını aksatırsak, gelen nimetler de aksıyor. Bu da doğal. Çünkü abdest almak da biliyorsun sağlık açısından çok önemli. Namaz kılmamız için de abdest almamız lazım. Abdest almamız da oruç bedene ayrıyeten bir lenflerin damarlarını açarak, büzerek… yani suyun sıcaklığına bağlı olarak bir faydası var. Ondan sonra karaciğerimizi, işte midemizi, zihnimizi, hormonal sistemimizi… bunların hepsini dinlendirme imkânı veriyor ramazan. Ama bunların bir tanesini yapıp da öbürlerini yapmadığın zaman sana sunulan bir tabakta bir sürü şey sunulurken, içinden bir tane alıyorsun. Nazik davranıyorsun gibi bir şey oluyor. Böyle değil! Allah sunuyor “al hepsini” diyor.

Muhammed Mustafa sırrını yakalamak

Al ama onu alacak gönül gerekiyor. Gönül eğitimi gerekiyor… şimdi biz bu infak ve oruç… bir sünneti Muhammedî yapıyoruz belki farkında oluyoruz belki farkında olmuyoruz. Çünkü efendimizin ismi “Muhammed Mustafa”. Yani en iyi hamd eden en iyi arınmış. İşte bu namazla orucu bir arada götürürken ne yapıyoruz? O oruçla Mustafa sırrına yaklaşıyoruz.

Biz, ne de olsa yaklaşmış oluyoruz infak ve namazla da ham sırrına iştirak etmiş oluyoruz. Bu da çok önemli efendimizi “Muhammed Mustafa” olarak bilenler, tanıyanlar açısından.

Ramazan başladıktan sonra günler ilerledikçe insanın imanındaki, ibadetindeki pürüzlerini mümkün olduğu kadar kaybolduğunu, onun yerine Cenab-ı Hakk'ın arzu ettiği bir kulluğa dönüştüğünü hisseder. Tabii bu orucu, infakı, namazı, işte gönlündeki pislikleri dehlemesi gibi… bunları yaptığı sürece Allah'ın arzu ettiği kulluğa doğru bir yönelme başlar.

Şimdi ramazan ayında daha önceki devrelerde kendisine göre gerek infak ve sadakasında tutukluk yapan insanlar gerekse gönül kırmaya alışmış olan insanlar… bunları ramazan ayında yavaş yavaş terk ettiklerini müşahede ederler, inşallah etmişizdir de. Çünkü sen o yola girdiğin zaman bunlar Allah'ın sana verdiği, senin farkında olmadığın lütuflar.

Yani orucunu düzgün tutup namaz ve infakla devam ediyorsan… gönlünü de bu aklına gelen pisliklerden temizliyorsan. Allah sana daha fazlasını veriyor, doğal olarak. Ramazan ayının bu “Muhammed Mustafa sırrıyla” fahri kâinat efendimiz tarafından da bir e nimetlendirilmesi, bereketlenmesi vardır. Ondan sonra, dolayısıyla bu ramazan ayında inşallah oruçlarımızı ufak tefek bahanelerle kaçırmadık, en azından kaçırmamaya gayret ettik diye düşünüyorum.

… Devamı Eklenecek


Gösterim: https://www.youtube.com/watch?v=9KPLr5w059Q