Şüphesiz ki, İslam ekonomisi bütünüyle akıl almayacak kadar muhteşem bir sistemdir. Haftada altı buçuk gün çalışma zorunluluğundan tutunuz da işçi ile işveren arasındaki ihtilafta hakkın daima işçiden yana olduğunu emreden sırrına kadar… Her emri, ekonominin içinde bulunduğu darlıkları aşmak için müthiş bir kuvvettir.
Nurbaki’yi Takip et
Faizi tümden kaldırarak, teşebbüsü şirketleşme ilkesiyle sağlayan Kur’an ekonomisi, infak ve zekât müessesesiyle insanları birbirine sevdirerek, akıl almaz bir itici güce sahiptir.
Kur’an’ın bu harika ekonomik motiflerini bütün dünya yeni yeni anlamaya başlamıştır. Hatta bu yüzden Kur’an ekonomisine sapık yorumlar ve benzetmeler yapmaya kalkanlar bile vardır… “İslam Sosyalizmi” hatta “Yeşil Komünizm”.
Halbuki Kur’an, Ateistlerin uydurduğu Komünizm, Sosyalizm gibi ilkelere kesinlikle kırmızı kart göstermiştir.
Üretimini, tüketimini Allah’ın emrettiği Ahlak-ı Muhammedî sınırlarında yürüten bir sistemin birtakım ilkelere, kontrollere ihtiyacı yoktur. Önce inanç sonra da ahlak sahibi insanların yönetiminde Kur’an’ın getirdiği sistemler kendi kendini kontrol ederek büyür, güzelleşir ve bütün toplumu huzura kavuşturur.
Diğer yandan zengin ülkelerin, sırf sistemlerindeki çarpıklığı gözden kaybettirmek için ileri sınırlara yücelttikleri demokrasi kavramları yavaş yavaş anarşiyle eşleşmektedir. Aslında dünyanın nereye gittiği, hangi uçurumun etrafında dans ettiği akıl sahipleri için pek aşikârdır.
Geleceğin felaket çizgilerini ufo hikâyeleriyle, yıldız fallarıyla halkı oyalayarak geçiştirmek mümkün değildir.
Gerçek odur ki, Kur’an’ın sonsuz güzelliğini, akıl almaz ekonomi disiplinini kim fark eder, sapık yolundan dönerse o millet ya da ülke kurtulur. Aksi takdirde milletler ellerinde “Çevre bilinci”, “İnsanlık sevgisi” yazılı afişlerle oyalanırken felaket uçurumuna yuvarlanır giderler.
Zımnen üstünlük ilan etmek
Bakınız, Efendimizin insan haklarına verdiği önemde ne gibi yücelikler çıkacak?
Hiç kimsenin kimse için çalışamayacağı, yani bütün hizmetlerini insanların kendisi görmesi gerektiği… Eğer kendisinin göremediği hizmeti başkasına yaptırıyorsa, mutlaka rızasının ücreti mukabilinde tam olarak sağlanmasını emretti.
Bu o kadar ileri bir ilkeydi ki; Efendimiz herhangi bir şey taşırken, kesinlikle başkasına taşıtmazdı.
Hizmetlinin tümünü kaldırmıştı. Hatta, muhterem kızı Hazreti Fâtıma çok zor şartlarda olduğunu, birisinin kendisine ücreti mukabilinde yardım etmesini istediği zaman, Efendimiz dedi ki: “Sen dahi olsan, kimse kimseye yük olmayacak, herkes kendi işini kendi yapacak.”
Bugünkü toplumun içerisinde, toplum kendini ne kadar üst seviyede görürse görsün hâlâ hizmetçi çalıştırarak bir takım insanlara zımnen üstünlüğünü ilan etmektedir. Halbuki, Efendimizin getirdiği ilkede ne zenginlik ne güç ne bulunduğu mevki başka birisini kendisine hizmet yaptırmak için vesile olamazdı!
Bu çerçevede “insan haklarına” Efendimizin verdiği önemi çok iyi görmek lazım.
İşçinin “Alın teri” rıza ile bağdaşmalıdır
Daha önemlisi, çalıştırılan insana verilen ücretti… Aslında bu İslamiyet‘te işçi hakları açısından fevkalade önemlidir! Çünkü, Efendimiz herhangi bir kimse çalıştırıldığı zaman rızasını şart koşmuştur.
Bu rızanın şart olması, müteakip defalar Efendimiz’e gelerek “Ya Resulallah! Bize ‘işçinin rızası şart’ dedin ama öyle fahiş fiyatlar istiyorlar ki, bunu ödeyemiyoruz. Ne yapacağız? Nasıl işçi çalıştıracağız?” dedikleri zaman, aynen verdiği cevap şudur:
“Alın teri tartışılamaz. Rızasını alın! Benden zorlayıcı bir hüküm bekliyorsanız, bunu işçilere karşı yapamam. Ne istiyorlarsa onu vereceksiniz.”
İşçiden yana anlaşma emri
Yani, işçiden yana bir anlaşma yapılmasını Yüce Peygamberimiz on dört asır önce ortaya koymuştur.
Efendimizin gerek insan hakları bakımından gerek insan eşitliği bakımından ortaya koyduğu ilkeler inanınız ki, çağı çok aşar.
Dünyada hiçbir toplum, işçisinin isteklerine sınır koymadan çalışma programı yapamamıştır. Mutlaka bir sınır koymuştur.
Hâlbuki on dört asır evvel efendimiz “Böyle bir sınır olamaz, alın teri mutlaka rıza ile bağdaşmalıdır” buyurmuştur.
Kur’an hükümlerinin uygulanabilmesi
Kur’an hükümlerinin toplumlara uygulanabilmesinin en önemli koşulu şüphesiz ki, insanların iman ve Ahlak-ı Muhammedî’yle yüceltilmesidir. Çünkü vahşi, sırtlan sürüsü haline gelmiş bir toplumda Kur’an hükümleri ancak zorla yürütülebilir ki, Kur’an böyle bir uygulamayı kesinlikle yasaklamıştır.
Yüce Peygamberimizin insanın mutluluğu, sağlığı için getirdiği ilkelerin tümünü bir araya getirdiğiniz zaman, mutlaka en sağlıklı insan tipini meydana getirirsiniz.
Not: Bu yazı Dr. Haluk Nurbaki külliyatından derlenerek hazırlanmıştır.
Kaynakça:
- Dr. Haluk Nurbaki, Gazete Yazıları, 24.03.1996.
- Dr. Haluk Nurbaki, Gazete Yazıları, 24.10.1996.
- Dr. Haluk Nurbaki, Gazete Kitapçığı, Yüce Peygamberin Temel Mesajları