Bir gelin nazeninliğiyle hazırlanan ferde ricalin nazarı değdi mi… Enfüs ve afak arasındaki izafi zar çatlar; marifet başlar. “Marif” aynı zamanda, insan şahsiyet ve kompleksinde yeni bir yaratmıştır. Bu yeni hayatın mümessili olan “marifet” sırrına «mana çocuğu» (Veled-i Mana) denir.


Nurbaki’yi Takip et


Kompleksdeki «kâfir nefs» ölmüş, ‘la arasındaki çirkin perde (küfür) yerini bu nazenin tüle (veled-i manaya) terk etmiştir. Mana çocuğu enfüs ikliminden teneffüs ettiği için, mana çocuğuna sahip fert, buutları [boyutları] yenmiş, afaklardan, hudutlardan kurtulmuştur. Bütün eşya ve buutlar, bu yeni nesli kendinde hissettiği için tanır. Onun içindir ki elmadan buğdaya her gıda büyük bir haz içinde, ona gıda olabilmek için çırpınır.



9789753810210-SonsuzNur

Veled-i manayı Hz. İsa’ya benzetirler: Vazife-i aslisi küfür ve zulümle mücadele. Gayesi Fahr-i Kâinatın teşrifini müjdelemektir. Onun içindir ki veled-i mana zuhurunu hazmedemeyen cemiyet böyle bir zatı hazmedemeyecek ve bu zatıaliyi kötüleyecek, menfur kılacaktır!

Hikmetlerin en incesi: İnsan kompleksine veled-i mana (Hz. İsa’nın yaptığı gibi) Fahr-i Efendimizin teşrifini haber verir. Her an açık olan Fahr-i Kâinat sırrıyla teşerrüf, aşkla mümkündür.

Veled-i mananın en mühim tarafı şudur:

Vicdan dediğimiz varlık ancak veled-i manada mevcuttur. Zira bir insanda nefs kâfirken -hakikatle arasında perde iken- vicdan dediğimiz kıymetli müessese nasıl çalışır? O perde kalkar, mana çocuğu gelirse o vicdan doğar.

, veled-i manaya bizzat vicdan der. Vicdan bahsinde gördüğümüz gibi sırat-ı müstakimde olan o vicdandır.

Veled-i Mana hikmetleri

Mana çocuğunu hakikî vicdan penceresinden seyredersek, hikmetleri şöyle sıralayabiliriz.

Vicdan öyle nazenin bir yavru ki ancak iman sütü ile yaşar. En ufak bozukluk ölümüne sebep olur. Bugünün nesli vicdanı bir nevi ithal malı ciciliğinde görmektedir. Onun içindir ki ahlâkın asli kaidesi olan vicdan ne fertte ne cemiyette teşekkül edememektedir.

Muhtelif örneklerle basitten girifte doğru mevzuumuzu tamamlayalım:

  • Bir kimse ki etrafında nazik, kibar tanınır; fakat en ince nezaketi göstermesi gereken anne ve babasına haşindir.
  • Bir kimse ki hırsız ve rüşvet alana acır da o hainin bir yetim hakkını düşünerek hemen cezasını veremez.

Bu şahıslarda vicdan müessesesinin varlığı nasıl düşünülebilir?

  • Bir kimse ki mukaddesatına dil uzatanla dosttur da en ufak madde menfaatine dokunana düşmandır.
  • Bir kimse ki yalnız tarihteki bilgisiyle İslâm düşmanlarını güya kötüler; yaşayan İslâm düşmanlarını mazur görür, vicdan neresindedir?

Halbuki mana çocuğunun yaşattığı vicdan bakın nasıldır:

  • Şahsiyetine en ağır taarruzları af eder; mukaddesatına ve manasına en ufak kötülük edeni gönlünden ezel ve ebet hudutlarında tard eder.
  • Zillet içinde birinin hatasını hoş görmez, zahirde kaba davranır. Onu ikaz ve haklı göstermez ki, bu hata onda devam etmesin.
  • Bir ferdin isyanına karşı içinden kan ağlar. Veliyullah sohbetlerinde buyurmuşlardır ki: «Bir kâfire, evlâdı dahi bizim kadar acıyamaz.»

Veled-i Mananın beslediği vicdan

Harplerde kılıcı ile ufuklardan ufuklara kahramanlık destanları yazan Efendimize ait bir hadiseyi dile getirmek istiyorum:

Bir Bedevi, âşık olduğu kızı alabilmek için, kızın İslâm düşmanı olan babasına Hz. Ali’nin başını getirmeyi vaat etti. Fakat Hz. Ali’yi görünce paniğe kapılıp titremeye başladı. Bunun üzerine Hz. Ali: «Niçin elin titriyor? Gönülleri ayıran başın bana lüzumu yok» buyurdu.

O baş ki, madde ve manada bizzat Allah’ın medarı iftiharı.

İşte veled-i mananın beslediği vicdan: Allah’ın edeceği mekansız nokta…



Bir noktayı daha belirtelim: ve dostları bu veled-i manayı doğuştan taşırlar. Onlar için kesbilik yoktur.

Çok ince bir hikmettir ki, nasıl hakiki vicdan ancak iman sütüyle beslenirse, iman da ancak bu vicdanda yaşar. Yoksa nefsin heva ve hevesiyle sönmeye mahkûmdur.

İmanla vicdan, maddede câzibe ve kuvvet gibidir. Nasıl ki câzibe olunca kuvvet doğar; fakat câzibe aslında kuvvetten doğarsa, iman ve vicdan da böyledir.

vicdandan doğar fakat vicdanın doğması için de şarttır.

İçerik no: 3548


Alıntı: Sonsuz Nur

Bu içeriğin kısa adresi: https://nurbaki.org/3548