Efendim, Efendimizin (Yüce Peygamberimizin) fevkalade önemli mesajları insanlık sevgisi ve bu velilerin anlatarak uyguladıkları, Allah’ın yarattığı mahluklarda olsun, hadiselerde olsun, takdire karşı güzel bir nazarla bakabilme kabiliyetidir.


Nurbaki’yi Takip et


Nitekim fahri kâinat , bunu çeşitli defalarda bizzat kendisi yaşayarak göstermiştir. Çünkü dediğimiz zaman bu çok garip bir hadisedir. İstisnasız herkes “Ben insanları çok severim” diye ortaya çıkar ve kendisine en ufak bir insanlık sevgisi adına fedakârlıkta bulun, bir adım at dediğin zaman, mümkün değil en ufak bir yanı yoktur. Birisi kendisiyle telefonda biraz kaba konuşsa bitmiştir o adam, onun sevgisinden…



Bayraklar asılabilir, sokakta gezilebilir. Hani biliyorsunuz, genellikle böyle savaş çıkaran ekipler ellerinde bayraklarla Özgürlük, barış” diye, dolaşırlar. Bu, bunun gibi bir şeydir.

İnsanlık sevgisinin doruğunda

İnsanlık sevgisini, insanların birbirine dostluğunu Hz. Peygamber talim etmek ve söylemekle değil, “uygulayarak” göstermiştir.

Daha evvelki sohbetlerinden birisini anlattım… Taif’te olan olay, o taşlanma hadisesinin karşısında ilk akla gelen nedir? “Aman bunlar zarar görmesin! Bunlara acı ya Rabbi! Bunlar bir şey bilmiyorlar” demek insanlık sevgisinin doruğunda bir duygunun ifadesidir.

Şimdi, bu uygulamayı Yüce Peygamberimizin faziletleri, ahlakları, kendisinin böyle bir göstermesine suret-i katiyede bir örnek göstermesine gerek yok. Çünkü zaten kendi yaratılışı, kendisinin dünyaya teşrifi, insanlık sevgisine bağlantılı bir kaderin tezahürü.

Âlemlere rahmet gelmiş ve özellikle de insanları kurtarmak, insanları içinde bulundukları çapraşık kaosun içerisinden çıkarıp, kuyunun dibinden çıkarıp insanları haysiyetli kılmak için mücadele etmiş. Ancak yetiştirdiği insanlara talim ederek göstermiştir ki; “insanlık sevgisi böyle olacak” diye… Bunun çok örnek bir misalini anlatacağım:

Annemin, babamın katillerine su verdim!

Bedir Savaşı’nda esirler alındığı zaman (işte usulen o zaman ilk savaşı ‘in) usulen nasıl ondan evvelki harplerde ne yapıyor? Esirler bağlanıyor, sonra götürülür esir pazarında satılır. Usul, bütün eski dünyada böyle. O zamanki Bizans da böyle yapardı, İran da böyle yapardı, Araplar da rast gelirlerse böyle yaparlardı.

Esirler bağlanmış, Yüce peygamberimiz diyor ki Ammar’a; “Sen diyor bu esirlerin kumandanısın?”

Burada fevkalade zarif bir nüans var. Çünkü Ammar’ın hem annesini hem babasını öldürenler o esirler arasında. Bir de annesini gergiye germişler, omuzlarını sökerek öldürmüşler… Bunlar da o esirlerin arasında!

Efendimiz özellikle Ammar‘ı oraya kumandan tayin ediyor ki, yetiştirdiği insanı hem kendisi görsün hem de bizlere tanıtsın.

Ammar onların başına geçip yürütürken… “Ama Ammar olmadı! Ellerini çöz, artık oyun bitti” diyor. “Savaş iradi kaderdeki bir oyundu, oyun bitti. Şimdi, hep müsaviyiz [dengiz] artık” diyor. Dahası var. “Unutma Ammar!” diyor “Yediğin lokma kadar lokma vereceksin, içtiğin su kadar su vereceksin” diyor.



Çünkü o çağda su çok önemli tabii. Sonrasında arkadaşlarına anlatırken Ammar diyor ki “Ben hiç unutmam. O gün on iki yudum su içmiştim ama bir hata yaparım diye ihtiyaten annemin, babamın katillerine on üç yudum su verdim.”

Yüce Peygamberimizden böyle terbiye aldık!

Bu müthiş bir olay tabii! Ve sonra hiçbirisi satılmadı biliyorsunuz. Okuma yazma öğretenleri serbest bıraktı. Şu hâlde insanlık sevgisi dediğiniz zaman elle tutup göstereceksiniz.

Aksi takdirde mesela bu olay, Hz. Peygamber’in insan ına getirdiği akılları durduran bu olay, bilahare bütün (aklı başında) İslam kumandanlarına farklı örnek olmuş. Mesela;

  • ALPARSLAN Diyojen’e kılıcını verirken, Diyojen şaşırmış; “Ben seni asardım, keserdim” filan… “Oyun bitti” diyor O da “Yüce Peygamberimizden böyle terbiye aldık, şimdi beraberiz” diyor. “Bir kaderin sahnesini oynadık. Sen bir rol yaptın, ben bir rol yaptım. Şimdi bu oyun bitti, dost iki insanız” diyor. Onun üzerine Diyojen yeni bir Bizans ordusu getirmeye, diyor ki “Onlarla oyun oynanmaz! Onlar bizim bildiğimiz gibi değil.”
  • NİTEKİM, 1. MURAT biliyorsunuz savaşı kazanıp da herkes havaya şapkasını attığı sırada; mahzun olan bir yüzle gökyüzüne baktı. “Ya Rabbi! Beni niçin şehit etmedin? Ben bu yüce mertebeye neden ermedim?” Ve sonra döndü o sevinç içinde olanlara… Dedi ki “Tamam! Sevinci bırakın… Kazandık, takdiri ilahidir ama Peygamberimizin bir sünnetini yapacağız! Bütün yaralıları sırayla saracağız. Bir Sırp, bir Türk!” Herkes böyle şaşkın… Bedir Harbi‘ni unuttunuz mu?” dedi. “Harp bitince oyun bitti dedi Peygamberimiz! Onlara yediği kadar yemek verdi, içtiği kadar su içirdi. Yaralarını sardırdı. Biz de öyle yapacağız” dedi ve nitekim kendisi bir Sırp yaralısının yarasını sararken şehit oldu.

İftihar verici bir hadise: “Medine beyannamesi”

Yani bu motif gönlünde hakiki inanç olanların peşinden sürüklemiştir. Ama birtakım bağnaz insanlar, sevgi yoksunluğunu birbirlerini küçük görmekle, kendilerini gururla, büyük âlim saymakla bu hikmetleri, bu sırları yitirmişler.

yapamadıkları için Hz. Peygamber’in asıl mesajını yakalayamamışlardır.

Bu mesajın tabii yeryüzüne geçerliliğinde ilk defa bir değişik hadise olmuş ki; bu hakikaten bir için çok iftihar verici bir hadisedir: Medine beyannamesi.”

Medine Beyannamesi’nde Hz. Peygamber, Medine’de o zamanki yaşayan halkların durumunu, Müslümanların durumunu ve bundan sonraki hadiselerin ne olacağını tespit eden bir beyanname yaptı ki; bunu bütün Medine halkı ve dolayısıyla o beyanname ileride büyüyen Medine Devleti ve İslam Devleti’nin ana ilkesi oldu.

Bütün insanlar eşittir

Orada bir madde vardı; Bütün insanlar eşittir!” Hangi inançta olurlarsa olsunlar, onların haklarını ve hukukunu korumaya ben mezunum. Ama isterlerse! İstemezlerse kendi hukuklarını korusunlar. İstedikleri mahkemede mahkeme olsunlar

Ve düşününüz ki; 14 asır evvel ırk, din, kadın, erkek farkı gözettirmeden herkes eşittir diye ilk defa Medine beyannamesinde vardır… Zengin, fakir, köle!

Sonra burada bir ince şey daha vardır, biliyor musunuz? İnsanlık sevgisi dediğimiz zaman iki güçlünün birbirini sevmesi veya bir güçsüzün güçlüyü sevmesinde bir parça riya vardır. Asıl sevgi güçlünün güçsüzü sevmesidir.

Efendimiz bilhassa onu tavsiye etmiştir!



İçerik no: 2526


Gösterim: https://www.youtube.com/watch?v=VmCdyHb2-Aw

Bu sayfanın kısa adresi: https://nurbaki.org/2526