Müslümanlar iyi bilmektedirler ki Efendimiz‘in rızasını almadan cennete gidemezler. Efendimiz’in rızasını almadan kulluklarını devam ettiremezler. Bütün Müslümanlar iyi bilmektedir ki Efendimiz şefaat etmeden kimse canını âhirette kurtaramaz.
Dr. Haluk Nurbaki’nin Kevser Suresi Yorumu cami vaazları serisinden bir bölüm.
Nurbaki’yi Takip et
Binbir günah ile binbir yükle yüklüyüz. İş böyle olunca ne yapmamız lazım gelir? Efendimiz’i çok iyi tanımamız lazım gelir. Efendimiz’e aklımız erdiğince çok iyi yaklaşım göstermemiz lazım gelir.
Kimse düşünmemiş
Çok daha mühimi, Efendimiz’e ait sırları ve hikmetleri çok ciddiye almamız lazım gelir. Yıllarca, yüzyıllarca Efendimiz’in bu durumunu her Müslüman bilmesine rağmen hiç kimse ciddiye almamış. Efendimiz’e gelen bir emr-i ilâhînin hikmetini, “Allah neden böyle söyledi acaba, bunun altında ne hikmet vardır?” diye kimse düşünmemiş. Onun yerine bütün fasa fiso işlerle uğraşmış.
Yalnız din ilmi öğretilmezdi
Eskiden medreselerde, yalnız din ilmi öğretilmezdi. Fâtih de öyle kurdu, Selçuklular da öyle kurdu. İşte Selçukluların kurduğu üniversiteden mezun Caca Bey, Kırşehir’de dünyanın ilk rasathanesini yaptırmıştır. Medresede okumuştur. Medreseler sonradan sadece din eğitimi veren müesseseler haline gelmiştir. Böylece dünyevi bilgiler terk edilmiştir. Halbuki âyet-i kerîme (Hadîd, 27) kesin olarak dünyevi bilgileri terk etmememiz için emir vermiştir ama buna rağmen bir katakulliye (oldu bittiye) gelmişiz.
Oralarda ta’dîl-i erkân dediğimiz; namazın düzgün, âdap ve usûlüne uygun kılınabilmesi aylarca, yıllarca okutulurdu. Adam iki sene boyunca namazın nasıl güzel ve eksiksiz kılınabileceğini, makbul hale gelebileceğini (başını şöyle tutacaksın, belini böyle eğeceksin, rükûda şu kadar saniye duracaksın, secdede şu kadar saniye duracaksın, ayağını işte ne kadar bükebilirsen, baş parmağı şöyle yapacaksın gibi) okumuş, okumuş…
Niçin rükûya varıyorum?
Hiçbir zaman bu bilgilerin içerisinde “Peki ben niçin rükûya varıyorum?”u okutmamış. “Secdeye niçin varıyorum?” diye okutmamış. Niçin “subḥâne rabbiye’l-‛aẓîm” diyorum, niçin Ettehiyyatü‘yü okuyorum? Bunları söylememiş. Ettehiyyatü sünnet miydi, farz mıydı, Ettehiyyatü’yü unutursam yeniden sehiv secdesi (namazın hatalı kılınması durumunda, hatanın düzeltilmesi için son rekâtta yapılan secde) yapar mıyım, yapmaz mıyım… bunları okumuş. Ancak işin gerçeğini, yani aslını öğrenmemişiz.
Gösterim: https://www.youtube.com/watch?v=wlqt5ej7Cbw