Deli Bekir bir Melâmî dervişiydi. Aynı zamanda Melâmî mürşidi… Ama mürşitliği bir tekke seviyesinde değildi. İşaretlediği, seçtiği adamları gidip irşat ediyor… Nasıl ediyor, nasıl çeviriyor, ne yapıyor? O kendisiyle müridi arasında kalıyor. Ayrıca müthiş bir şair. Çok güzel şiirleri var.
Nurbaki’yi Takip et
Deli Bekir yüz sene önce Afyon’da yaşamış. En cazip öyküsü dünya sahnesindeki defteri kapatırken yaptığı bir gösteri. Bir bakıyorsun çok güzel şiirler söylüyor, arkasından bakıyorsun meczup. Bunları insanların zihni dağılıp parçalanmasın kabilinden yapıyor.
Deli Bekir’de bir iş var.
O zaman Afyon kilisesindeki papaz dahi Deli Bekir’den çekiniyor. Herkes Deli Bekir’de bir iş var düşüncesini taşıyor.
Bir bayram namazında “Yunus” isimli bir müftü vaaz ediyor. Müftüler de vaizler de bayram namazı vaizlerini çok severler. İnsanlar iştahlı, zaman uzun, onlara bir şeyler anlatmak çok güzel bir şey. Müftü Yunus çok zevkli bir şekilde vaaz ederken kapıda Deli Bekir görünüyor. Müftünün içine doğmuş gibi “Şimdi bir iş çıkacak!” diye keyfi kaçıyor. Müftü Efendi de o sırada Sırât-ı Müstakîm’i anlatıyormuş. Deli Bekir diyor ki:
- — Müftü Efendi! Çok güzel anlatıyorsun, ağzına sağlık. Halk da dinledi… Ama bunun uygulaması yok! Uygulaması olmayınca anlaşılmaz ki…
- — Nasıl yani Deli Bekir?
- — Meselâ ben Sırat-ı Müstakîm’de miyim değil miyim? Söyle cemaate, diyor.
Yakamı bırak!
Müftünün içine iniyor. Çünkü Deli Bekir’in öyle halleri var ki, Sırat-ı Müstakim ile izah etmek mümkün değil! Kendisi anlasa bile insanlara nasıl izah edecek? Deli Bekir’e “Sırat-ı Müstakîmdesin.” dese halk diyecek ki “Şimdiye kadar ne anlattın? Anlattıkların bu adamın hâliyle taban tabana zıt!”… “Sırat-ı Müstakîm’de değilsin!” dese Deli Bekir’in bir oyun çıkaracağını, yani bir görüntü göstereceğini biliyor.
- — Gözünü seveyim Bekir! Bayramdan sonra nasılsa ziyaretime geleceksin. Bu meseleyi o zaman konuşuruz.
- — Olmaz! Bir Müslüman vaizin doğruyu ve gerçeği hiç kimseden çekinmeden söylemesi gerekir. Ya Sırât-ı Müstakimdeyim ya da değilim, söylemek zorundasın!
Müftü hemen bir cankurtaran simidi bulup “Mürşidinin hakkı için yakamı bırak.” diyor. Deli Bekir “Peki! Kapıları kilitledin, ne yapayım?” diyerek, çıkıp gidiyor.
Deli Bekir’in o zaman için Afyon’da evi yok barkı yok. Yalnız çamaşırlarını yıkamak, ara sıra birkaç gün istirahat etmek üzere bir kadının evinde kalırmış. O kadın da Afyon’da hayat kadını olarak tanınırmış. Deli Bekir geliyor kadının evine.
- — Bana biraz kâğıt ver.
- — Ne oldu Deli herif?
- — Ben biraz sonra dünyamı değiştireceğim. Müftüye iki satır bir şeyler yazacağım onu götürür, verirsin, diyor.
- — Aman! Her isin bitti, şimdi de keramete mi başladın? diyor kadın.
Bir kese kâğıdının kenarından yırtıp, veriyor. Deli Bekir iki satır bir şeyler yazıyor ve “Ben dünyamı değiştirdikten sonra bunu müftüye götür ver.” diyor.
Kadın “Ne sen dünyanı değiştirirsin ne bir şey olur! Bana eziyet olsun diye böyle yapıyorsun.” diyerek kâğıdı bir tarafa atıyor. İki saat sonra çorba yapıp, getirmiş… “Bekir, Bekir!” diyor, Bekir gitmiş gerçekten! Dünyasını değiştirmiş. Kadıncağız “Eyvahlar olsun! kıymetini bilemedim Bekir!” diyor. Saçını başını yolup, hemen kâğıdı arayıp buluyor. Fırlayıp Müftü Efendiye gidiyor…
Yüz sene evvel, mutaassıp bir ilde bir hayat kadınının müftünün evine gitmesi başlı başına bir olay. Ama kadın kimseyi dinlemiyor! Giriyor müftünün yanına… Müftü de o sırada çok ileri derecedeki eşraf sınıfını ağırlamada… Kadın heyecanla:
- — Müftü Efendi şu kâğıdı al! Bekir gönderdi.
- — Bekir nerede?
- — Bekir dünyasını değiştirdi, diyor kadın.
Müftü bunu duyunca bembeyaz oluyor. Kâğıdı açıyor…
“Yunus! Ben Sırat-ı Müstakîm’deydim. Eğer bunu mertçe söyleseydin, Sırat-ı Müstakîm’in gerçeğini halka gösterecektim!” yazıyor.
İçerik no: 7034
Kaynak: Velîler Deryasından Katreler, Dr. Haluk Nurbaki. Görseller yapay zeka ile oluşturulmuştur.