Efendimizin imanda bize örnek olarak gösterdiği şey “Ne kadar çıkmaza düşerseniz düşün, Allah‘ın çaresi tükenmez.” Çünkü Allah, Fahr-i Kâinat Efendimize bir ihsanî ilâhi olarak “Âman” ismi celilini vermiştir. Efendimizin bir ismi “Âman”dır. Bir insan Efendimize sığınıp da “Aman Ya Resulullah!” dediğinde, Allah kapılarının hepsi açılır.
Nurbaki’yi Takip et
Âman Kapısı
İşinin neyi eksikse, hangi kapıdaysa git al! “Âman” demekteki zaafımız dolayısıyla hem dünyaya hem ukbaya ait çıkmaz sokaklarda kalırız. Allah, Fâhr-i Kâinat Efendimize öyle bir ilâhi bahşiş öyle bir ilâhi nimet olarak bir sır vermiş ki, bu “Âmân kapısı”dır. Bu kapı yalnız Efendimiz‘e ait!
Ne kadar sıkılırsan sıkıl; ölümün, derdin şartları neyse hepsi gelsin. “Âmân Ya Resulullah!” deyince hepsi biter.
Gönüldeki imanla orantılıdır bu. Peygamberler, aralarında fark gözetmeden saygı ve sevgi göstereceğimiz zâtlardır. Ama konu Efendimize gelince iş değişir…
Büyük İslam velisi ve şairi, meşhur Nâbî Hazretlerinin bir na’tı vardır. [Bkz. Nâbi, Na’t-ı Şerif] Umre’ye giderken bir şiir yazmış. Medine‘ye hitabet ederken Efendimizin makamı için “Bûsegâh-ı enbiyadır burası.” diyor. Ne demek? “Burası peygamberlerin etek öptükleri yerdir” diyor.
Bu nefis bir naattır. Nâbî Hazretleri bu na’tı Medine yolunda tasarlamaya başlamıştır. Medine’ye akşam üzeri vardıkları zaman, bir tepede sabah ezanının okunmasını bekliyorlar. Efendimizi ziyarete gidecekler[1]. Yakın arkadaşları Nâbî’ye soruyor:
- ─ “Bir na’t hazırlamıştın?”
- ─ “Evet! Hayatımın na’tını yazdım. Şimdiye kadar ki şairliğim hikâye. Bunun için şairliğin peşindeydim.”
- ─ “Ee! Biz de duyalım.”
- ─ “Olmaz! Resullullah’ın huzuruna koyacağım, teberrüken uğurlu olsun diye. Ondan sonra da sizlere veririm…”
Sabah ezanı vakti giriyor. Bir de bakıyor ki Medine’deki camide müezzin na’tını okuyor. Yüreği parçalanıyor… Koşarak gidip müezzinin elini, ayağını öpüyor. “Nereden çıktı bu?” diyor. “Gece rüyamda Resulallah ‘Bu naatı çok sevdim, bugün oku’ dedi.” diyor. [Ayrıca Bkz. Şair Nâbi’nin Menkıbesi]
Vedud Sırrı
İşte! Efendimizin hususiyetini “Bûsegah-ı Enbiya” olarak böyle derinlemesine bilip, gönlümüzde de O’nun sevgisini yaşattıktan sonra “Âmân” dersek, yıkamayacağımız duvar yoktur!
Çünkü Allah, aşağı yukarı Habibim diye ifade eder Efendimizi[2]. Habibim ne demek? Türkçesi “Sevgilim.” Başka ikinci bir kelime yok! Allah sevgilisi…
Kendimizi kıyas edeceğiz. Evladımız, eşimiz, bildiğimiz Aşk-ı mecazi için olsun… Zihinlere bulanıklık getirmesin diye kadın – erkek sevgisinden misal vermeyeceğim. Kendi cirmimizle, güçsüzlüğümüzle yapamayacağımız iş yoktur!
Bir baba ne kadar fakir olsa, aç kalır evladı için. Bir anne hasta çocuğuna süt vermek için günlerce uyumaz! Neden? Sevgi dediğimiz duygu karşısında ayaktadır.
Peki, Allah? Allah sevgilisine “Vedud Sırrı” ile tecelli eder. Vedud sırrı “Sevenin sevdiği için yapamayacağı şey yok!” demektir. Allah’ın vedud sırrı Efendimize yönelmiştir. Bundan dolayıdır ki Efendimiz devamlı niyâz ederek “Aman Yarabbi! Ümmetim için lütfet! Ümmetim için lütfet! Ümmetim için lütfet!”[3]…
“Bu niyâzlarına dayanamayıp sana ‘Âman’ sırrını verdim. Çalsınlar kapını! Allah sarayından ne isterlerse alsınlar.”[4] diyor.
Fahr-i Kâinat Efendimiz’in Rahîm cereyanı, kablosu gönlümüzde takılı olmak şartıyla imanlarımızın teminatıdır:
- Ümmetinden biri zaafa uğrarsa cereyan basar.
- Daha olmuyorsa, onu yönetecek bir mürşit gönderir.
- Daha olmazsa, rüyasında hatasını bildirir.
- Daha olmazsa, Veysel Karanî Hazretlerinin sırrıyla gönlündeki bütün yanlışlıkları düzeltir.
Allah hepimizi Efendimizin istediği biçimde iman ile yıkasın inşallah. Ve “Âmân” dediğimiz zaman da bütün müşküllerden kurtaracak hale getirsin.
Bir müminin “sıkıntıda kalması” ayıptır! Çünkü Resulullah’a telefon etmesini bilmiyor demektir.
Allah hepimize bu sırrı versin.
İçerik no: 6881
Kaynakça
Dr. Haluk Nurbaki, “Efendimizin İstediği İman“, Cami Vaazı, Arşiv: FNSK020. Redakte edildi.
Dipnot
- [1] Aynı kaynak içerisinde yer alan ve konu akışından çıkarılan ek bilgi: “Umre filan yaptığınız zaman hatırınızda olsun. Medine’ye akşamüzeri girmek terbiye icabı yanlıştır. Sabah ezanı girmek lazımdır.” ─ Dr. Haluk Nurbaki
- [2] Editör Notu: “Habibim” ifadesi için göz önünde bulundurulacak bilgi: Kalem, 68/4: Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin. Al-i İmran, 3/31: Ey Peygamber de ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Ahzab, 33/21: Resulünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır. Darimî, Mukaddime, 8; Tirmizî, Menakıb, 1: İbrahim Halilulah, Allah’ın dostu; Musa, safiyullah, Allah’ın seçkin kulu; ben ise habibullahım, Allah’ın sevgili kuluyum.
- [3] Editör Notu: Tevbe, 9/128: “Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı raûf (çok şefkatli) ve rahîm (çok merhametli)dir.” M494 Müslim, Îmân, 341: “Her peygamberin ümmeti için yaptığı bir dua vardır. Ben ise duamı kıyamet gününde ümmetime şefaat için sakladım.”
- [4] Editör Notu: Zımnen ifade edilmektedir. Bkz. Dipnot 2