Şimdi efendim, Efendimizin hanımlara getirdiği çok önemli eşitlik ilkeleri var. Bir defa Fahri Kâinat Efendimizin çağında kadınlara karşı tavrı çok önemli. Biz bunu zaman içerisinde yitirip sanki asrısaadette de (bugünkü yahut bugün demeyelim de) bundan yüz sene evvelki durumundaymış sanıyoruz, hanımların durumu. Öyle değil bu! Bir kere bunu mutlaka seyircilerime duyurmak istiyorum.
Nurbaki’yi Takip et
Birkaç örnek vereceğim;
Bir defa Hz. Fahri Kâinat Efendimizin, Hz. Ayşe annemizle olan birkaç öyküsünü anlatmak istiyorum. Bunlardan bir tanesi:
Bir gün, bir bayram günü Efendimiz eve geldiği zaman Hz. Ayşe‘yle Hz. Esma (ablası Ebubekir’in diğer kızı) tef çalıp, neşeli şarkılar falan mırıldanıyorlarmış. Efendimiz içeri girince görmemişler. Efendimiz de hiç haber vermemiş, hani “Ben geldim” yahut öksürerek gibi filan seslenmemiş… O sırada Ebubekir gelmiş hemen “Ne yapıyorsunuz, Resûlullah içerde?” filan, demiş. Susturmuş.
“Lütfen devam edin, çok güzel çalıyorsunuz, eğleniyorsunuz, eğlence sizin hakkınız” demiş. Bir kere bu, birçok yanlış düşüncedeki insanların ne kadar yanıldıklarını gösteriyor.
Efendimiz, Hz. Ayşe ile koşu yapmıştır.
Dahası var; Hz. Ayşe annemizle Efendimiz müteaddit defalar koşu yapmıştır.
Düşününüz ki; bir büyük dinin peygamberi olmak, o zaman için bir İslam devletinin başkanı olmak ve bir de bunların hepsinin ötesinde Allah’ın sevgilisi olmak, bütün âlemlere rahmet sahibi olmak üzere gönderilmiş bir insan; insanlığın, kulluğun nasıl işleyeceğini göstermek için eşiyle koşu yapıyor, Medine’de koşu yapmıştır, Resulullah Efendimiz. Hatta bunun çok ilginç bir öyküsünü de söylemek isterim: Ekseriyet Hz. Ayşe annemiz daha kıvrak, daha genç… Efendimizi geçermiş koşuda. Nihayet bir gün geçememiş. “Şişmanladın ya Ayşe demiş. Biraz ekmeği az yiyeceksin” ilk rejimi vermiştir Peygamber efendimiz, Hz. Ayşe’ye! İlk rejimi…
Bu kadar zarif bir hayatın içerisinde yaşamışlar ama ne çare ki ondan sonraki kavimler, sanki İslamiyet‘te bunlar yokmuş gibi kendi geleneksel taassuplarını yaşatmak istemişler, hayatlarında.
Bilhassa Araplar, kadınlara karşı çok sert tavırlıdırlar. Asrısaadette mutluluk çağında (ki dört halife devri de mutluluk çağının içine katılır Asrısaadette) bu yürümemiş. Çünkü Efendimizin koyduğu çok geniş kavramların hakkından gelmemiştir ama ondan sonra Emeviler Abbasiler devrinde yürütmüşler.
Bakınız birkaç ilginç misal vereyim, asrısaadette yürümediğine dair:
Düşünebiliyor musunuz, kadına getirdiği hürriyeti?
Bir gün Hz. Ömer hutbede boşanma tazminatı (mehir dediğimiz boşanma tazminatı) üzerinde konuşurken demiş ki “Bu tazminatı çok tutturuyorsunuz. Neredeyse boşanmayı engelliyorsunuz”… O kadar büyük tazminatlar konmaya başlamış ki, diyelim bugünün harcıyla iki yüz milyon lira boşanma tazminatı kurunca boşanma mümkün olmuyor. Hani boşanma tazminatı ödenmeden zaten boşanma olayı olamıyor.
Bakınız ondan sonra nasıl yanlış tatbik edilmiş… Kadına “git” demiş, gitmiş. Mehrini vermeden, boşanma tazminatını vermeden “boşsun” diyemez bir defa. Ama işte zaman içerisinde her şey dejenere edilmiş, Hz. Ömer demiş ki “Bunu yüksek tutturmayın. Geçinemeyen ailelere boşanma şansı dileyin… Mademki geçinemiyorlar, zorla oturmasınlar mehirden dolayı” demiş.
Aynen bakınız;
- Diyor ki, “Arka sırada uzun boylu, yüzü çilli bir kadın kalktı ve Ömer’e dedi ki” buraya kadar olan perspektife bir bakalım. Bir defa erkek cemaatle, kadın cemaat arasında perde yokmuş ki, hadisi yazan erkek “Uzun boylu ve çopur yüzlü, çil yüzlü, çopur yüzlü” diyor. Demek ki; arka sırada hanımlar, ön sırada erkekler namazlarını kılıyorlar ve arada da perde yok. Bu hadisten çıkan bu. Bir,
- İki, Hz. Ömer bunu söylediği zaman “halife” ve “Cuma hutbesinde” okuyor. Demek ki, Cuma hutbesini dinlemeye geliyor, hanımlar.
- Üçüncüsü bir hanıma İslamiyet‘in getirdiği eşitliğe bakınız ki; bir hanımefendi ayağa kalkıyor, Halifeye “yanlışsın Ömer!” diyor. “Sen falan ayeti okumadın. O ayette boşanma tazminatı tarafların anlaşmasıyla kurulur” diyor. “Sen bunu değiştiremezsin” diyor.
Bembeyaz oluyor Hz. Ömer ve diyor ki “Sen haklısın bacım” diyor, tavsiye ediyor. Düşünebiliyor musunuz, kadına getirdiği hürriyeti? Halife Ömer’e söylüyor bunu…
Hani yanından geçerken öksürmeye korktukları insana getiriyor.
Kadınların ticaret serbestisi
Yine hanımların ne kadar cesur, rahat olduklarına bir misal daha vermek istiyorum.
- Hanımların bir defa ticaret serbestisi var. Hz. Peygamber’in bizzat emridir. “Hanımların ticaret özgürlüğü vardır ve kocalarından ticaret yapmak için izin almak zorunda değillerdir” hanımlar! Bu kadar nettir!
- Erkekler, hanımlarının zekât verip – vermediğine müdahale edemezler fakat hanımlar erkeklere tazyik edebilir “Niçin zekâtını vermiyor” diye.
Medine amiri bir kadın: Şifa Hanım
Hanımların bu ticaret özgürlüğünün dışında mesela Medine’nin denetimini yapmak üzere (Medine Belediyesi ilk kurulan belediye, Medine Belediyesi’nde yeryüzünde ilk belediye çünkü ondan evvelki teşkilatlar belediye teşkilatı değil… Mahalli idareler.) ilk belediye teşkilatının baş kontrolü, zabıta amiri Şifa isminde bir hanımefendidir.
Bunlar asrısaadette yaşanmış.
İlk belediye kontrol amiri yahut zabıta amiri. Şimdi düşünebiliyor musunuz ki? Yani bunlar on dört asır evvel fantezi gibi görünüyor ama bu gerçek. Hz. Peygamber’in dini bu. Bunu nereye saptırmak istersiniz? Çeşitli zamanda Efendimizin söylediği bazı sözleri bir yerinden alarak saptırmak mümkün değildir!
Fısıltıyla mı hukuk dersi verdi?
Mesela bir gün; Hz. Ayşe Annemizin yüksek sesle konuştuğunu bir amanın yanında görüp de “Niçin konuşuyorsun? Âmâ, gözleri görmüyor ama kulakları duyuyor” dediği zaman zaten o âmâ denilen adamın sonradan anlaşıldı ki, bir haydutmuş. Yani “hayduta karşı kendini koru” demek istemiş.
Bunu kıyas ederek “Kadınlar yüksek sesle konuşmasın!” diyebiliyorsunuz…
Peki, Hz. Ayşe “hukuk dersi verdiği zaman” nasıl konuşuyor? Fısıltıyla mı konuşuyor?
İslamiyet’te erkeğin de kadının da yüksek sesle konuşması zaten tasvip edilmemiştir. Ayetler var “yüksek sesle konuşmayın” diye. Duyurabileceğin kadar, nezaketle.
Kadın sokağa çıkmayacaksa tesettür gelmezdi!
Binaenaleyh, İslamiyet’in getirdiği tesettür üzerinde bir şey söylemek istiyorum. Tesettür hanımları erkeklerle çalıştırabilmek için, cemiyet içerisinde rahat edebilmeleri için getirilmiştir. Yoksa eğer “Kadınlar çalışmayacaksa, hanımlar erkeklerin yanında yürümeyecekse, sokağa çıkmayacaksa tesettüre lüzum yok ki!” Herkes evine kapalı olduktan sonra tesettür ayeti gelmezdi!
Tesettür ayetleri hanımların rahat etmeleri için ziynetlerinizi açarak etrafınızda size bir eşya gibi bakılmasın… Siz faziletli bir insansınız. Erkekle eşitsiniz!
Bunu teyiden gelmiştir!
Gösterim: https://www.youtube.com/watch?v=0PvKDANJGrw