İslâmiyet’in geldiği yıllarda yeryüzüne bir göz atarsak, “ haklarının” insanlığın yüz karası olduğunu görürüz… Roma, Bizans, Çin, Hindistan, , İran, Habeşistan ve Mısır‘da durum aynıdır. Bütün bu ülkelerde kadınların ne sosyal ne ekonomik ne kişisel hürriyetleri olmadığı gibi, dinî görev yapma hakları bile yoktu. Buda Dini’nde kadınlar mabede sokulmaz, birçok Hıristiyan ülkede kadınlar İncil’e el süremezdi. Yine bu ülkelerin genelinde kadınların miras hakkı yoktu.


Nurbaki’yi Takip et


İslâmiyet’in daha ilk ayında, Erkam’ın evinde Efendimizin kadınlar konusundaki emri bomba gibi patlamıştı



Müşrikleri kızdıran kadınlara eşitlik hakkı!

“Kadınlar, ekonomik haklar dahil, tüm hürriyetler açısından erkeklerle eşittir. Hiçbir kız kişisel rızası olmadan evlendirilemez”.

İslâmiyet’e savaş bayrağı açan müşrikleri en çok kızdıran, Efendimizin kadınlara getirdiği bu eşitlikti. Nitekim, müşrikler ilk toplantılarında İslâmiyet’e karşı çıkıp onu eleştirirken:

Kadınlara eşitlik getiren bir din kabul edilemez, diyorlardı.

Bu ana prensibin ilânından sonra Medine’de kadınlara ekonomik hürriyet ilân edildi. Bu ana ilke Efendimizin muhtelif emirleriyle şu ana noktaları içeriyordu: Kadınlar mallarına ve kazançlarına tam bir hakla sahiptir.

  • Bir erkek, sadaka ve zekât vermek amacıyla bile olsa, kadının kazancına ve malına el süremez.
  • Kadınlar, ticarette ve kazanç elde etmede hürriyete sahiptir.
  • Kadınlar özellikle ticari konularda kendi paralarını ve mülklerini kocalarına sormadan kullanabilirler.

Şüphesiz ki, Efendimizin kadınlara getirdiği en önemli hürriyet, daha doğrusu hak, ilim öğrenme ve öğretme hürriyetidir.

  • Annemiz, ashaba hukuk ve fıkıh dersi vermiştir.
  • Fahr-i Kâinat , Medine çarşısının baş denetçisi olarak Hz. Şifâ Annemizi görevlendirmişti.

Yine hatırlayacaksınız, Fahr-i Kâinat Efendimiz, muhterem kerimeleri Fâtıma Annemize ve kahraman savaşçı Nesibe Annemize yaralı tedavi etmeyi öğreterek ilk hemşireliği kurmuştu.

İslâm’ın tanımladığı inanan kadın

Muhterem okuyucularım “Efendimizin kadın hakları konusundaki davranışları, aile hayatı içindeki zarafeti sonraki yüzyıllarda İslâm cemiyetleri içerisinde neden aynı tempo ile yürümemiştir?”

Ancak şu iyi bilinmelidir ki, kadınların iffet ve şerefleri kadar kutsal olan hakları, bizzat Efendimizin kanat gerdiği çok kutsal bir konudur. Bu konuda yanlış eğitilmiş bazı inananlar boş yere rahatsız olmaktadır.

dahil her türlü iffet ve şeref kadının vazgeçilmez meziyetleridir. Ancak unutulmamalıdır ki, İslâm’ın tanımladığı inanan kadın her türlü hakka eşit biçimde sahip, hür, son derece bilinçli bir iffete sahip kadındır.

İslâmiyet, kendinden habersiz, bilinçsiz, esir tipi inanan kadın motifini kesinlikle reddeder!



İslâmiyet, imanı öyle güçlü bir faktör saymıştır ki, bu imana sahip bir mümin kadının hiçbir yanlışlığı yapmayacağına inanır.

Eğer böyle olmasaydı…

  • Efendimiz kadınlara okuyup yazma ve ilim öğrenmeyi emreder miydi?
  • Efendimiz kadınları hususi şekilde eğitir miydi?
  • Dinin yarısını Ayşe’den öğrenin buyurur muydu?
  • Hz. Ayşe ile sık sık koşu yarışı yapar mıydı?

Kadın haklarına dönüşün sırrı

İffet ve namus kavramlarıyla hürriyet ve temel hakları birbirine karıştırmak pek hazin bir gaflettir. Çağımızda bilinçsiz bir iffetin yaşaması mümkün müdür?

Burada çok önemli noktayı tekrar hatırlatmak istiyorum! Yeryüzünde kadınlara hitap eden ilk yazılı belge ‘dır. Ve o zamanın müşrikleri Kuran’ın her konuda kadınlara da ayrıca hitap etmesini bir türlü hazmedememişlerdir.

Kur’ân’ın bu sırrı Efendimizin âlemlere rahmet hikmeti ile birleşmiş, asırlar ötesinde kadın haklarına dönüşün sırrı olmuştur.


Kaynak: Dr. Haluk Nurbaki, Gönül Penceresinden Fahr-i Kainat Efendimiz