Haluk Nurbaki’nin “Cennete müşteri yok” sözü üzerinden samimiyet, iman ve amel ilişkisini ele aldık. İmanın sadece sözle değil kalpte ihlasla yer etmesi gerektiği vurgulayarak...
“En etkili şifa duası nedir?” başlığı altında hazırlanan bu içerik, Haluk Nurbaki’nin yayımlanmış eserlerinden yapılan doğrudan alıntılarla oluşturulmuştur.
Değerli Nurbaki dostları,
Bu yıl da 2 Haziran da Haluk Nurbaki'nin Alem-i Cemale intikalinin 26. Yıl dönümünü idrak edeceğiz.
Rabbimin lütfuyla her yıl olduğu gibi Afyonkarahisar Mevlevi Türbe Camii, Sultan Divani makamında ikindi namazını takiben mevlid ve Kur'an'ı Kerim tilaveti olacaktır.
Müsait olan dostları aramızda görmek bizleri mutlu edecek!
Bir insanın iman yerine, imanını alıp ta kıtalar versen, yıldızlar versen, galaksiler versen onun yerine geçmez. İman kadar Cenabıhakk’ın büyük bir nimeti yoktur.
Teklik ve Çokluk - Varlıkların hiç biri Allah cüz’i (parçacığı) değil, sıfat görünümlerinin farklı yansımasında doğan pırıltılardır. Tıpkı güneş ışığından yansıyan renkler gibi.
“O’nun benzeri ve zıddı yoktur”. “Allah’ın benzeri ve zıddı yoktur”. Şu halde biz Allah’ın benzeri ve zıddı yoktur da biz iyi öyleyse Allah’ın tanınması mümkün değildir diye bir köşeye ayrılalım mı? Hayır.
"Allah’a inanmak öyle bedava" lafla olmaz ki! "Ben Allah’a inandım" der de herhangi bir hadiseyi Allah’tan gelmiyor kabul ederse "O hadiseyi bir başkası yarattı, Allah’ın bu işle ne alakası var?" derse bu da bir münafıklık olur.
Bir ramazan boyunca Cenabıhakk’tan elde edilmeyecek nimet yoktur. Bilemediğimiz için şaşkınlığımızdan, Allah’ın dağıttığı malın ancak onda birini alıyoruz. Küreğimiz küçük, heybemiz küçük demektir…
Sûre-i İhlâs’ın imanda temel emri “vallahü ehad.” “Kul: De ki,” “vallahü ehad: Allah kesinlikle ehaddır”. O’nun dışında ne kudret vardır ne de düşünülecek bir şey vardır. Bunu kafanıza yerleştirdiniz mi Allah’a böyle iman ettiğimiz takdirde her attığımız adımda, her aldığımız nefeste mutlaka Cenab-ı Hakkın varlığının dışında hiçbir şey yoktur, diyeceğiz.
“Lem yelid ve lem yüled” “doğurmamış ve doğrulmamıştır!” Şimdi bunu kelime olarak alınca ‘doğmak’ kelimesiyle beraber alıyoruz. Halbuki buradaki tevellüd etme kelimesinde, ‘veled’ kelimesinden aldığımız takdirde (ki asıl kelimenin aslı odur) doğrudan doğruya bizim bildiğimiz… Buradaki doğuruculuk, çocuk doğurmanın çok ötesinde bir doğuruculuk. Çünkü Arapça’da...