Efendimiz’i çok iyi tanımamız lazım gelir. Efendimiz’e aklımız erdiğince çok iyi yaklaşım göstermemiz lazım gelir. Ancak işin gerçeğini, yani aslını öğrenmemişiz.
Mananın anahtarı meleklere inanmak! Demek ki onların sistemlerini, yaşadıklarını bir an için kafamızdan düşünsek evren, daha bilimsel tabiriyle boyutlar bizim boyutumuza benzemiyor, kesin.
Hz. Yakup’un öyküdeki yerini, insan gönlünü temsil eden Hz. Yusuf’un öyküdeki yerini tayin ettikten sonra şimdi kendi kendimizi yerine koyacağız. Bizim ruhumuz, yani bizim Yakup’umuz ve gönlümüz, bizim Yusuf’umuz nerede? Bunu arayıp bulacağız! Sure bunun için gönderilmiş. Yoksa Cenabıhak dört...
“Ben Müslüman olacaktım ama bir gün camiye gittim, hoca dedi ki cehennemliksin. Ben de dinden çıktım.” Vah vah maşallah, ayakkabı almak için dokuz dükkân gezer... Dinden çıkaran sözler mi?
Tasavvufun en ince hikmetlerinden bir tanesidir. Kendi gönlünüzü, kendi Yusuf’unuzu kuyuya sarkıttığınız zaman her zaman kervancı geçmez! “Yusuf’un gömleği hayâ gömleğidir” dedik. Bunu da hiç unutmayınız! İnançsızlar kesinlikle hayâsız olur! Bunu hiç unutmayınız! Çünkü hayâ çok zarif bir şeydir. Tam...
Herhangi bir eser alıyor eline, yetmiyor, “Ben İngilizcesini de Fransızcasını da okudum.” diyor. Birtakım adamlar da diyor: “Ben Kur’ân’ın Türkçesini çok okudum, bir şey de anlamadım, çok önemli bir şey yok.” Kiminkini okudun, hangi enayinin Kuran çevirisinden okudun!
Efendimiz’i şeklen taklit etmek de sünnettir ve çok sevaptır. Yani ben sakal aleyhtarı (karşıtı) filan değilim. Ama biz o hale gelmişiz ki saçımızı üç numara ile kestirip altına sakal bırakmışız.